SAMİMİYETİ EN YÜKSEK SEVİYEYE ÇIKARMAK


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazıları
Eklenme Tarihi: 06 Nisan 2011
Geçerli Tarih: 29 Mart 2024, 17:45
Site: Haberci71.com - Kırıkkale Haberleri
URL: http://www.haberci71.com/yazar.asp?yaziID=5432


                   SAMİMİYETİ EN YÜKSEK SEVİYEYE ÇIKARMAK

Samimi olan insanlar, derin bir Allah korkusuna ve katıksız bir imana sahip olan insanlardır. Allah’a teslim olan ve Kuran ahlakını yaşamada titizlik gösteren bir kişi Allah katında takva sahibi olabilir. Samimiyeti en güzel şekilde yaşayabilmek ve takva ehli bir insan olmak isteyen bir kişi Allah’tan korkup sakınmalı, nefsine uymamalı ve vicdanını çirkin davranışlarla ile kirletmemelidir.

İnsan bazı durumlarda, ahlakını, inancını, mücadelesini ve gösterdiği samimiyeti  en iyi seviyede görebilir. Daha iyisine sahip olabilmek için çaba göstermeye gerek duymayabilir. Fakat bu yanlış bir düşünce şeklidir. Kuran ahlakında müminlere gösterilen yol, Allah’ın rızasının en çoğunu aramaktır. Çünkü Müslüman bilir ki, kendi ahlakını, Allah korkusunu ve sevgisini yeterli gördüğünde gelişemez, Allah’ın verdiği aklı ve imanı da kaybedebilir.

Hayır; gerçekten insan, azar. Kendini müstağni gördüğünden.’’ (Alak Suresi,6-7)

İmanda derinleşmenin bir sınırı yoktur. Mümin, nasıl Allah’ın rızasının en fazlasını kazanabileceğinin yollarını aradığı için karakterin en güzelini, en mükemmelini kazanmak ister. Allah için sahip olmak istediği ahlak özelliklerinin bir sınırı yoktur. Samimi olarak Allah’a teslim olan bir mümin, Allah katında en merhametli, en samimi, en hoşgörülü, en sevecen, en asil ve en ümit dolu insan olmak için sözlü ve fiili olarak dua eder. Bunun için mümin kardeşleri ile hayırlarda yarışır ve en güzel ahlakı kazanmada kararlıdır.

“Rabbinizden olan bir mağfirete ve cennete (kavuşmak için) 'çaba gösterip-yarışın,' ki (o cennet) genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup Allah'a ve Resûlü’ne iman edenler için hazırlanmıştır. İşte bu, Allah'ın fazlıdır ki, onu dilediğine verir. Allah büyük fazl sahibidir.’’ (Hadid Suresi, 21)

Müslüman, Rabbine daha yakın olabilmek için, O’nun verdiği nimetleri yine O’nun rızasını kazanmak için kullanır. Bu yüzden dünyevi nimetlere karşı bir tutkusu yoktur.

“Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakının ve (sizi) O'na (yaklaştıracak) vesile arayın; O'nun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.’’ (Maide Suresi, 35)

Allah’a gönülden itaat eden bir müminin kendisini yeterli görmesi, bir anlamda iman olarak derinleşmesini ve güzel ahlakının gelişmesini engellemiş olur. Kendisini samimi gören ve daha fazlasını aramayan bir mümin Allah’ın beğendiği bir tavır göstermemiş olur. İşte bu nedenle mümin, sürekli olarak samimiyetin en çoğunu kazanmak için çaba göstermelidir.

Samimiyet şeytanın karakterine tamamen zıt bir ahlak özelliğidir. Bu nedenle insanlara sürekli olarak samimiyetsizliği fısıldar. İçindekileri kimsenin bilmediğini insana telkin eder ve insani içten içe bir azaba sürüklemek için var gücüyle çalışır. Şeytanın bu telkinlerine uyan insan ise kendine zulmeder. Sürekli sinsilik ve menfaat peşinde olur. Bu da insanı en yıpratan şeydir. Bu, samimiyetsiz insanların dünyadaki manevi cezasıdır. Ahirette ise en büyüğünü yaşayacaklardır.

“Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar.’’ (Yunus Suresi, 44)