Metin YILMAZER (0) 27 Şubat 2011, 07:53 Yöneticiye Bildir +1  -1
Metin YILMAZER:

SELAM SANA SOLAK ÇOCUK
Senin için söylenecekler ve söyleyecekler çoktur.
Ama ortaokulda senin öğretmenin (beklide şu anda öğrencin) oldum.
Düzeyli bir o kadar da ezber bozan bilimsel sorularını hala hatırlıyor ve düşünüyorum.
Sınıfta tahtaya kalktığında senin kilitlenen mahcup duruşunu bu gün gibi hatırlayan bir emekli öğretmenim artık.
Kendi sıranda sorulara cevap verirken, her zaman yaşamın içinden örnekler vererek, inciler yağdırıyordun. Ortaokul 2. sınıfta, bir fen bilgisi dersinin son değerlendirmesinde, sorduğun soruyu bu yorum yazısında paylaşmak istiyorum.neden incir ağacının sütü, nar ağacının dikenleri vardır?diye sormuştun. Bir ortaokul öğrencisinin bu kalitede doğayı gözlemlemesi, Darvin e doğayı okuyarak ulaşabildiğine çok sevinmiştim. O eğitim imkân ve gereçleri yetersiz olan okulda (Derik/Mardin), senin çizdiğin her resim, resim-iş öğretmenin tarafından öğretmenler odasına getirilip, öğretmenlere gösterilirdi.(zeytin toplayan anneler) çalışman, hala gözlerimin önünde.
Mimarlık okulunu bitirmen çok isabetli bir tercihtir.
Mardin gibi bir taş kente yerleşmen ve senin paneldeki tabirinle: diplomasız mimarların çıraklığını yapmış olman, bilgece bir karardır.
Seninle ilgili haberleri okurken hem moral buldum ve hem de gurur duydum. Başarılarının sürekli olması dileğiyle.
Fen Bilgisi Öğretmenin Metin YILMAZER(İzmirden)
Salih SEMSUR (0) 23 Şubat 2011, 00:18 Yöneticiye Bildir +1  -1
Selamlar
BİZ MİMARLARA VAAZ NİTELİĞİNDEKİ BELİRLEME
Sn meslektaşım Mehmet Emin Akkaş'ın bir yazısındaki şu açıklaması:
'''Herhangi bir şehirde, bölgede veya ülkede ya-pacağım mimari üretimde, daha önceki bilgileri-min esiri olmamam için, yeni mimari üretimleri-mi yapacağım yerelde, tasarımlara başlamadan evvel, giyimden-folklora, eğimden-bitki örtüsüne, kültürden-eski mimari dokuya kadar bir araştır-ma yaptıktan sonra, tasarım eylemine başlıyo-rum. Buna kuluçkaya yatma evresi diyorum. Bu da orijinal bir üretimi oluşturmanın yan ısıra, kullanıcıların ruhunu, yuvaya nakş etmenin ze-minini oluşturuyor. İşte o zaman gürbüz civciv gagasını kabuktan dışarı çıkarıyor diyebilirim'''. Biz mimarlara ciddi bir uyarıdır ve katılıyorum.
Hikmet Dedegil (0) 20 Şubat 2011, 17:55 Yöneticiye Bildir +1  -1
Yararlı kütüphane gibi
Hem doğa insan hem de 22 organik mimari yazılarınızı zelve okudum; Mimar Mehmet Emin Akkaş Doğa'nın insan psikolojini nasıl etkilediği yönünde bilgiler verdi. Akkaş Günümüzde bireyin yaşadığı hızlı yaşam temposundan, sahip olduğu ileri teknoloji ürünleri elektronik alet edevattan, zamanımızın çoğunu geçirdiğimiz kapalı mekânlardan dolayı gittikçe doğadan uzaklaşıyoruz. Şunu unutmayalım ki, hepimiz doğanın birer parçalarıyız ve doğa ile daha samimi olmalıyız. demiş çok haklı.
Çok hoş yazıydı ve on numara tespitler. Mesela; Bu mimarı tanıyan mimar arkadaşlarının kendisi ile ilgili yazdıkları:Arkadaşlar, konuşmama başlamadan evvel bir belirleme yapmak istiyorum, ve Sizlerle düşüncelerimi paylaşırken, bu kampa gelmeden önce sizlere kahvehanede çay sunan Hasanların veya sitenize el arabasıyla sebze-meyve satmaya gelen Mehmedlerin gırtlağı ve şivesi ile konuşursam daha rahat ederim. Sizlere tavsiyem; şiveye değil, anafikire yoğunlaşın, Haberdeki yazılardan ise, en beğendiklerim: Organik Mimari; Mekânı sürekli ve sürdürebilir şekilde, canlı duygularını baskı altında tutmadan, tabiattan süzüleni, başta insanoğlu olmak üzere, bütün canlıların; sağlığına, huzuruna ve özgürlüğüne özen göstererek, barınmaya çözüm getirme erdemidir ve Doğaya yabancılaşan insanlığın kendisine de yabancılaştığını, bu yabancılaşma beraberinde bencilliği, zalimliği, üretim kısırlığını, hazıra konmayı ve emeğe hoyratça davranmayı getiriyor. Organik mimarinin tabiata ve çevreye en uyumlu mimari olduğunu, barınmaya çözüm getirirken, doğaya zarar vermeden tasarım yapmalıdır. Çünkü asıl güzellik doğanın kendisidir. Dokunulmamış, bakir kalmış olandır. Organik mimari ise bu zararı minimuma indirmeye özen göstermelidir. Doğadan ve yakın çevreden elde edilmiş taş, ahşap, cam, toprak ve kireç gibi işlenmemiş ürünlerle tasarım yapılırsa başarılı olur denmiş ve bir de; Çocukluğunda doğa ile iç içe olduğu için organik mimariyi tercih ettim, Öğrenci evimin en büyük salonunda, 70 değişik çeşit çiçek vardı ve bunların tamamı canlı ve sağlıklı çiçeklerdi. Boy sıralarına göre anfi tiyatroda oturan seyirciler misali dizmiştim, her gün çiçeklerime, o anki atmosferin ruhuma yansıttığı melodilerle, yıllarca saz çaldım. Bir nevi betonların içinde küçük bir tabiat oluşturmuştum. Beşinci kattaki öğrenci evimin, şehrin manzarasına hâkim balkondan, seher vakti uyanıp kuşların doğa anaya dağılışını seyrederken; hep, insanoğlu bu beton yığınlarını bu kadar sorumsuzca ve hiçbir canlıya barınak oluşturmadan, para hırslarından dolayı, sadece insanların bir çatı altına yerleşmesi için, antik yapıları yıkmalarına, yeşil alanları yok etmelerine ve tarım arazilerine beton kondular yığmalarına anlam veremiyordum. Bu kötü gidişatın bir kader olmadığını, sorumlu mimarların daha yaşanır bir doğaya ve doğadaki canlılara dostça davranarak, barınma ihtiyaçlarına çözüm getirebileceğine hep inandım. Mimarlık diplomasını aldıktan sonra tabiat dostu olabilmenin tabiatın dilini öğrenmekten geçtiğini fark ettiğini fark ettim, Türkiye'nin mimari başkenti Mardine yerleşmeye karar verdiğini söylemiş. 11 yıllık tecrübenin ardından organik mimariye uygun projeler üretiyorum, projelerimi halkla birlikte hayata geçiriyorum.
Birde şu söz bilgece bir sözdür: Doğurgan doğa özgürleşmeden, doğurgan dişinin ve ortağı olan erkeğin özgürleşmesi gerçekçi olmaz
Feyiz aldığımı belirtmek isterim.
Zevkli bilgiler edindim, teşekkürler.
Nevin Burdurlu (0) 16 Şubat 2011, 00:47 Yöneticiye Bildir +1  -1
Yazılarınızı okudum; Mimar Mehmet Emin Akkaş Doğa'nın insan psikolojini nasıl etkilediği yönünde bilgiler verdi. Akkaş 'Günümüzde bireyin yaşadığı hızlı yaşam temposundan, sahip olduğu ileri teknoloji ürünleri elektronik alet edevattan, zamanımızın çoğunu geçirdiğimiz kapalı mekânlardan dolayı gittikçe doğadan uzaklaşıyoruz. Şunu unutmayalım ki, hepimiz doğanın birer parçalarıyız ve doğa ile daha samimi olmalıyız' demiş çok haklı.
Çok hoş yazıydı ve on numara tespitler. Mesela; Bu mimarı tanıyan mimar arkadaşlarının kendisi ile ilgili yazdıkları:'Arkadaşlar, konuşmama başlamadan evvel bir belirleme yapmak istiyorum, VE Sizlerle düşüncelerimi paylaşırken, bu kampa gelmeden önce sizlere kahvehanede çay sunan Hasanların veya sitenize el arabasıyla sebze-meyve satmaya gelen Mehmedlerin gırtlağı ve şivesi ile konuşursam daha rahat ederim. Sizlere tavsiyem; şiveye değil, anafikire yoğunlaşın, Haberdeki yazılardan ise, en beğendiklerim: Organik Mimari; Mekânı sürekli ve sürdürebilir şekilde, canlı duygularını baskı altında tutmadan, tabiattan süzüleni, başta insanoğlu olmak üzere, bütün canlıların; sağlığına, huzuruna ve özgürlüğüne özen göstererek, barınmaya çözüm getirme erdemidir. ve Doğaya yabancılaşan insanlığın kendisine de yabancılaştığını, bu yabancılaşma beraberinde bencilliği, zalimliği, üretim kısırlığını, hazıra konmayı ve emeğe hoyratça davranmayı getiriyor. Organik mimarinin tabiata ve çevreye en uyumlu mimari olduğunu, barınmaya çözüm getirirken, doğaya zarar vermeden tasarım yapmalıdır. Çünkü asıl güzellik doğanın kendisidir. Dokunulmamış, bakir kalmış olandır. Organik mimari ise bu zararı minimuma indirmeye özen göstermelidir. Doğadan ve yakın çevreden elde edilmiş taş, ahşap, cam, toprak ve kireç gibi işlenmemiş ürünlerle tasarım yapılırsa başarılı olur denmiş ve bir de; Çocukluğunda doğa ile iç içe olduğu için organik mimariyi tercih ettim, Öğrenci evimin en büyük salonunda, 70 değişik çeşit çiçek vardı ve bunların tamamı canlı ve sağlıklı çiçeklerdi. Boy sıralarına göre anfi tiyatroda oturan seyirciler misali dizmiştim, her gün çiçeklerime, o anki atmosferin ruhuma yansıttığı melodilerle, yıllarca saz çaldım. Bir nevi betonların içinde küçük bir tabiat oluşturmuştum. Beşinci kattaki öğrenci evimin, şehrin manzarasına hâkim balkondan, seher vakti uyanıp kuşların doğa anaya dağılışını seyrederken; hep, insanoğlu bu beton yığınlarını bu kadar sorumsuzca ve hiçbir canlıya barınak oluşturmadan, para hırslarından dolayı, sadece insanların bir çatı altına yerleşmesi için, antik yapıları yıkmalarına, yeşil alanları yok etmelerine ve tarım arazilerine beton kondular yığmalarına anlam veremiyordum. Bu kötü gidişatın bir kader olmadığını, sorumlu mimarların daha yaşanır bir doğaya ve doğadaki canlılara dostça davranarak, barınma ihtiyaçlarına çözüm getirebileceğine hep inandım. Mimarlık diplomasını aldıktan sonra tabiat dostu olabilmenin tabiatın dilini öğrenmekten geçtiğini fark ettiğini fark ettim, Türkiye'nin mimari başkenti Mardin'e yerleşmeye karar verdiğini söylemiş. 11 yıllık tecrübenin ardından organik mimariye uygun projeler üretiyorum, projelerimi halkla birlikte hayata geçiriyorum.
Birde şu söz bilgece bir sözdür: Doğurgan doğa özgürleşmeden, doğurgan dişinin ve ortağı olan erkeğin özgürleşmesi gerçekçi olmaz
Bende hayran kaldığımı belirtmek isterim. Zevkli bilgiler edindim, teşekkürler. Ben de bir mimarlık öğrencisi olarak; umarım en kısa zamanda, Mimarlık eğitimi müfredatına, Organik Mimari dersi eklenecektir. Başarılarınız bütün doğa dostlarına moral ve güç kazandırıyor. Nevin Burdurlu (öğrenci)
Bu tür kaliteli haberi yapanlara teşekkürler.
Mirza (0) 13 Şubat 2011, 18:25 Yöneticiye Bildir +1  -1
kONUYU DETAYLANDIRARAK ANLATMIŞSINIZ, İYİ BİLGİLER EDİNDİM TEŞEKKÜRLER.
Örnek: '' Organik mimari, mekânı sürekli ve sürdürebilir şekilde, canlı duygularını baskı altında tutmadan, tabiattan süzüleni, başta insanoğlu olmak üzere, bütün canlıların; sağlığına, huzuruna ve özgürlüğüne özen göstererek, barınmaya çözüm getirme erdemidir.
Diğer bir deyişle; doğayı tahrip etmeden, barınma ihtiyacımızı gidermek amacıyla, tabii materyalleri, çevresindekiler ile bir bütünsellik ve uyum içinde uygulamaya "Organik Mimari"(Organic Architecture) diyebiliriz.
Organik mimariden anlayacağımız; bir eser amacına uygun ve çevresi ile uyum içinde olmalıdır. Yapılarımız; kardeşliğin, barış içinde yaşamanın ve tabiat uyumunun sembolü gibi durmalıdır.
Organik mimari yeni değil, ancak doğadan uzaklaşmış olan insanoğlu, organik mimariden de uzak kalmıştır. Bu yabancılaşma sadece mimaride değil; yemekte, giyimde, müzikte, aşkta ve kültürde de aynıdır. Aynı zamanda birey, kendisine de yabancılaşmıştır. Bu da beraberinde endişeyi, bencilliği, zalimliği, üretim kısırlığını, hazıra konmayı ve emeğe hoyratça davranmayı getiriyor.
Doğa yasalarına riayet ettiğimiz sürece, doğa bize kaybettiklerimizi fazlasıyla geri verecektir. Bir mimarın bu uyumu yakalayabilmesi için, tabiatın asistanı (müridi) olması ve doğayı doğru okuması gerekir. Tıpkı bir ruhanin kendini dinine adamışlığı misali, doğanın öğrencisi olmalı. Tabiatın dilini öğrenmeden, organik mimari uygulamaları sakat olur. Tabiata karşı kopya çekmek ise, insanlığa her zaman zarar verir ve bizi tabiata karşı suçlu konuma düşürür. Bu da zamanla birikir ve felaketlere davetiye çıkarır.
Tabiatı kutsal ve cömert bir ANNE olarak kavramamız gerekir. İhtiyacımızı gidermeye çalışırken, tabii materyalleri, geri dönüşümü kolay olan organik malzemeleri, çevresindekiler ile bir bütünsellik ve uyum içinde olanı kullanmalıyız.
Doğurgan doğa özgürleşmeden, doğurgan dişinin özgürleşmesi gerçekçi olmaz. Mimarlık dişi bir meslektir kanımca. İnsanoğlu zamanı ve mekânı dürüst okumalıdır ve kısırlığa hizmet etmemeli.
DOĞAYI YENİDEN CANLANDIRMA YA yönelik başkaldırının sadece bir erdem değil, acil bir zorunluluk olduğunun farkındalığını yakalamamız ve hızla örgütlememiz gerekir. Çünkü en bilge öğretici, tabiattır''.
Haberleri yapanlara da teşekkürler.
Deniz Tellal (0) 13 Şubat 2011, 14:22 Yöneticiye Bildir +1  -1
ELİNİZE DİLİNİZE SAĞLIK Gazeteden yazılarınızı okudum; Çok hoş yazılardı ve derlitoplu bilgiler edindim. Örneğin; Bu mimarı tanıyan mimar arkadaşlarının kendisi ile ilgili yazdıkları:Arkadaşlar, konuşmama başlamadan evvel bir belirleme yapmak istiyorum, ve Sizlerle düşüncelerimi paylaşırken, bu kampa gelmeden önce sizlere kahvehanede çay sunan Hasanların veya sitenize el arabasıyla sebze-meyve satmaya gelen Mehmedlerin gırtlağı ve şivesi ile konuşursam daha rahat ederim. Sizlere tavsiyem; şiveye değil, anafikire yoğunlaşın, Haberdeki yazılardan ise, en beğendiklerim:Organik Mimari; Mekânı sürekli ve sürdürebilir şekilde, canlı duygularını baskı altında tutmadan, tabiattan süzüleni, başta insanoğlu olmak üzere, bütün canlıların; sağlığına, huzuruna ve özgürlüğüne özen göstererek, barınmaya çözüm getirme erdemidir. ve Doğaya yabancılaşan insanlığın kendisine de yabancılaştığını, bu yabancılaşma beraberinde bencilliği, zalimliği, üretim kısırlığını, hazıra konmayı ve emeğe hoyratça davranmayı getiriyor. Organik mimarinin tabiata ve çevreye en uyumlu mimari olduğunu, barınmaya çözüm getirirken, doğaya zarar vermeden tasarım yapmalıdır. Çünkü asıl güzellik doğanın kendisidir. Dokunulmamış, bakir kalmış olandır. Organik mimari ise bu zararı minimuma indirmeye özen göstermelidir. Doğadan ve yakın çevreden elde edilmiş taş, ahşap, cam, toprak ve kireç gibi işlenmemiş ürünlerle tasarım yapılırsa başarılı olur denmiş ve bir de; Çocukluğunda doğa ile iç içe olduğu için organik mimariyi tercih ettim, Öğrenci evimin en büyük salonunda, 70 değişik çeşit çiçek vardı ve bunların tamamı canlı ve sağlıklı çiçeklerdi. Boy sıralarına göre anfi tiyatroda oturan seyirciler misali dizmiştim, her gün çiçeklerime, o anki atmosferin ruhuma yansıttığı melodilerle, yıllarca saz çaldım. Bir nevi betonların içinde küçük bir tabiat oluşturmuştum. Beşinci kattaki öğrenci evimin, şehrin manzarasına hâkim balkondan, seher vakti uyanıp kuşların doğa anaya dağılışını seyrederken; hep, insanoğlu bu beton yığınlarını bu kadar sorumsuzca ve hiçbir canlıya barınak oluşturmadan, para hırslarından dolayı, sadece insanların bir çatı altına yerleşmesi için, antik yapıları yıkmalarına, yeşil alanları yok etmelerine ve tarım arazilerine beton kondular yığmalarına anlam veremiyordum. Bu kötü gidişatın bir kader olmadığını, sorumlu mimarların daha yaşanır bir doğaya ve doğadaki canlılara dostça davranarak, barınma ihtiyaçlarına çözüm getirebileceğine hep inandım. Mimarlık diplomasını aldıktan sonra tabiat dostu olabilmenin tabiatın dilini öğrenmekten geçtiğini fark ettiğini fark ettim, Türkiye nin mimari başkenti Mardin e yerleşmeye karar verdiğini söyledi. 11 yıllık tecrübenin ardından organik mimariye uygun projeler üretiyorum, projelerimi halkla birlikte hayata geçiriyorum. Bende hayran kaldığımı belirtmek isterim. Zevkli bilgiler edindim, teşekkürler. Ben de bir mimarlık öğrencisi olarak; umarım en kısa zamanda, Mimarlık eğitimi müfredatına, Organik Mimari dersi eklenecektir. Başarılarınız bütün doğa dostlarına moral ve güç kazandırıyor.
Birde şu formüle hayran kaldım''Kısaca şu periyoda göre barınma talebi karşılamayı doğru buluyorum ve en iyi organik mimariyi şu formülden yola çıkarak imal edebiliriz:
Doğa + canlılar + coğrafi konum + kullanıcıların zevkleri/ imkânları/ihtiyaçları + doğaya dost yapı malzemeleri = Yapılacak % 100 organik yuvalar''.

Bu kaliteli haberi yapanlara, ayrıca teşakkürler.
Deniz Tellal (Y.Mimar)
Leyla (0) 12 Şubat 2011, 21:22 Yöneticiye Bildir +1  -1
çok güzel;
Organik Mimari dogayi anlamak ve dogada var olan bütün canlilarin dogasini anlamaktan geçer. Doganin kendisinde var olan bütün organik materyalleri mimariye uyarlamaktir. Doga ya ve dogada yasayan canlilara ufakta olsa bir rahatsizlik vermeyerek yapacagimiz yapilarda Tas, Tas Tozu, yerine göre Kremit Tozu, Keçi Kili, Yakilmis Kemik, Organik Yumurta Aki kullanirken Iç ve Dis Cephelerin boyasi ve iç mekanlardaki kullanicilarin zevklerine göre duvar örülürken yaptigimiz rölyefler için Nar Kabugu, Ceviz Kabugu, Bögürtlen Kökü ve Safrandan elde ettigimiz organik boyalari kullanacagiz.
elinize sağlık.
selin acu (0) 23 Aralık 2010, 12:58 Yöneticiye Bildir +1  -1
çok bilimsel veriler ile anlatılmış
yararlandım
elinize/dilinize sağlık