Haberci71.com -  Kırıkkale Haberleri
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Osman Baydemir in Hezeyanları

05 Ağustos 2010, 23:25

Osman Baydemir’in Hezeyanlarının ve Yankılarının Düşündürdükleri

 

2 Ağustos 2010


Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir Kürtçülüğün siyasî yol haritasını açıkladı. Bunun, Tunceli’de düzenlenen Munzur Kültür ve Doğa Festivali programı içerisinde yapılması çok önceden plânlandığını gösteriyor. Festivali düzenleyen Tunceli Belediyesi, 1937-38 Dersim ayaklanmasının elebaşısı olarak yakalanıp idam edilen Seyit Rıza’nın gösterişli bir heykelini kent merkezine dikti. Açılışını festival tarihine denk getirmek suretiyle bir yandan Türkiye Devleti’ne ve Cumhuriyet’in yasalarına meydan okurken, diğer yandan bölge halkına uygulamaya koymaya niyetlendikleri “özerklik” projesine ilişkin etkili bir mesaj verilmesi düşünüldü. Ayrıca örgütün Tunceli’de düzenleyeceği toplantı ve yürüyüşlerde, ziyaret edilip saygı duruşunda bulunacakları, gösteriyi başlatacakları bölücü fitnenin Türkiye Devleti’ne baş kaldırışını sembolize eden “anıt-mahal” belirlemiş bulunuyorlar.

PKK sözcüleri ve örgüt yandaşları bir süreden beri “demokratik özerklik” deyimini daha sık gündeme getiriyorlar. PKK’nın Kandil’deki yöneticisi Karayılan ve bazı BDP’li milletvekilleri ültimatom gibi açıklamalar yapıyorlar; Türkiye Devleti’nden beklentilerini sıralıyorlar, yerine getirilmemesi durumunda bölgesel özerklik ilan edeceklerini söylüyorlar. Bu girişimin bölge halkı tarafından benimsenmesini sağlayarak uygulamaya geçmek amacıyla hazırlık yapıyorlar. Nitekim geçen ay PKK güdümündeki belediyelerin Diyarbakır’da yaptıkları toplantıda bölgesel özerkliğe geçebileceklerini açıkladılar. Bu arada ayrıştırma çabalarının en fazla yoğunlaştığı üçgenin Yüksekova bölgesinde, 11 mahallenin ilk denemeyi yapmaya kalkıştığı duyuldu. Ancak çok cılız bir girişim olduğundan üzerinde fazla durulmadı. Osman Baydemir siyasi Kürtçülüğün etkili isimlerinden biridir. Tunceli’deki konuşmasını kendiliğinden değil, gerekli yerlerle konuşup kararlaştırarak Öcalan’ın ve BDP’nin sözcüsü olarak yapmıştır.

Osman Baydemir’in çok tartışılacak sözleri dört dörtlük bir ayrışma projesi anlamına geliyor. Baydemir’e göre :

  1. Projeleri Kürtlerin iradesi anlamını taşıyor.
  2. Savundukları demokratik özerklik, Avrupa’daki yerel yönetimler programıyla karıştırılmamalıdır. Çünkü kendilerininki ondan daha ileri, daha demokratik ve daha katılımcı bir süreç ifade etmektedir.
  3. Özerk bölgeler, yeni özerk Karadeniz, özerk Marmara ve tabii özerk Kürdistan olacak. TBMM varlığını sürdürecek; ancak her bölgede bölgesel parlamento bulunacak. Bu bölgesel parlamentolardan birisi Kürdistan bölgesel Parlamentosu olacak. Türk Bayrağının yanında Kürt halkının yerel renklerini taşıyan bayrağı gönderde yer alacak.

Osman Baydemir Türkiye’de özellikle kendilerini liberal ve demokrat aydınlar olarak tanımlayan çevrelerde yıllardır hüküm süren “ahmaklık” ve “algılama zafiyeti”ne bakarak şimdiye kadar yaptıkları zemin yoklamalarında ciddi bir tepkiyle karşılaşmamalarından, tam tersine sırtlarının sıvazlanmasından cesaret alarak soruyor: “Belediye binamızın önünde ay yıldızlı Türk bayrağı ile sarı, kırmızı, yeşil bayrağımız dalgalansa ne olur?”

Baydemir’in örgütün sözcüsü olarak söyledikleri her vesileyle kendilerine destek veren liberal-demokrat cenahtan anında destek gördü. Bu manzara bölücü fitnenin nasıl gelişip yerleştiğini, etki alanını genişlettiğini bir kere daha gözler önüne seren ibret verici bir tablodur.

Ahmet Altan’ın 03.08.2010 tarihli Taraf Gazetesi’nde yazdıkları “demokratik özerklik” adı altında ortaya atılan, Öcalan’ın, Karayılan’ın, örgütün siyasî kanadını ve son olarak Osman Baydemir’in sözlerinin “şerhi” anlamına geliyor.

“…… Çocuklar gereksiz yere ölüp gitsinler mi? Ne olur, Allah rızası için Diyarbakır Belediyesi’nin önüne Kürt bayrağını çekseler, Türkiye özerk bölgelere ayrılsa. Güneydoğu’yu Kürt siyasetçiler yönetse ne olur? Biz Türkleri yıllardan beri Türkler yönetince ne oluyorsa, Kürtleri de Kürtler yönetince o olur, sonunda hep birlikte bu işlerin ırk meselesi olmadığını anlarız. Kürtlerin bayraklarını çekecek bir yerleri olmadı, kısa bir süre dışında devletleri olmadı, çok zulüm gördüler, çok acıyla karşılaştılar “Biz de belediyelerin önüne bir bayrak çekelim” diyorlar, ne olur çekseler?

Bu marazî tiplerin, hastalıklı zihinlerin, yozlaşmış karakterlerin bazı çevreler nezdinde itibar görmeleri, TV kanallarının ve gazete sayfalarının astronomik ücretler karşılığında hizmetlerine sunulması, yönetim kademelerinde muhatap alınmaları hezeyanlarına kulak verilmesi bu ülkenin en büyük bahtsızlığıdır.

Şuur ve feraset sahibi herkesi kahreden bu elem verici tablonun sevindirici bir yanı da var. Densizlikleriyle, küstahlıklarıyla millî yapımıza, değerlerimize ve kurumlarımıza yönelik saldırılarıyla kendilerini teşhir ediyorlar. Haklarında hâlâ kanaat sahibi olmayanlar varsa, yazdıklarıyla, konuştuklarıyla kimliklerini, kişiliklerini, meşreplerini ve zihniyetlerini tereddüde yer olmayacak kadar açık şekilde sergiliyorlar. Böylelikle ironik bir yorumla ülkemize kendi çaplarında iyilik yapmış oluyorlar.

Bölücü etnik fitne özenle hazırlanan bir stratejiyi adım adım uygulamakta kararlı görünüyor. Önümüzdeki günlerde de, dikkatlerin referandum üzerinde yoğunlaşmasından yararlanarak, terör saldırılarını sürdürürken milletimizin ve devletimizin sinir uçlarını sürekli sıkıştırarak toplumsal bir çatışma ortamı hazırlamaya çalışacak. Böylelikle kaos ortamı oluşturabildiği ölçüde bunu Dünya kamuoyuna en çarpıcı şekilde duyurmaya çalışacak. Yoğun bir propaganda kampanyasıyla Batı dünyasını yaptıklarının terörist eylemler değil, halkın kurtuluş mücadelesi olduğuna inandırıp meseleyi uluslararası bir konu haline getirerek, Türkiye Devleti’yle masaya oturmayı plânlıyorlar. Böylelikle ilk olarak Öcalan’ın dillendirdiği “demokratik özerklik” projelerine uluslararası kamuoyunun desteğini sağlayacaklarını, meseleyi uluslararası bir konu haline getireceklerini, içeriden ve dışarıdan Türkiye Devleti’ni sıkıştırarak amaçlarına ulaşacaklarını hesaplıyorlar. Basında, siyasî ve entelektüel çevrelerde sempatizanlarının bulunuşundan, ideolojik ve felsefi mülahazalarla kendilerine arka çıkanların oluşundan her zaman ki gibi cesaret alıyorlar.

Türkiye’de hâlâ bu tarihi ve siyasal problem bütün boyutlarıyla ve çapıyla orantılı şekilde algılanmadığından, yeterli derecede önemsenmediğinden, çözüm adına sürekli hatalar yapıldığından, siyasî merkezlerde ve TBMM’de “ortak akıl” üretme alışkanlığı bulunmadığından bu karmaşa ne yazık ki devam edecek gibi görünüyor.

 

 

Dr. Hasan YAYLI

Türk Ocakları Derneği Kırıkkale Şube Başkanı

Bu haber 11692 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
KIRIKKALEDE TARİH YAZAN ÜÇLÜ10 Ocak 2021

HABER ARA


Gelişmiş Arama

REKLAMLAR



 


RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi