YEREL YÖNETİM ve KIRIKKALE’NİN POLİTİK DİP AKINTISINDA SİYASET
Siyaset;
Bir çoğumuzda pekte iyi hisler uyandırmayan bir kelime; kötü örnekleri düşündükçe. İlgilisine çeşitli maskeler taktıran ve ortadan dökülen saçların boşluğunu, yandan uzatılan saçlarla kapattıran bir uğraşı. Yalanı en süslü kelimelerle söyleten, doğruyu balçıkla sıvatan mekanizma.Toplumun katmanları arasında aşağı yukarı en hızlı bir şekilde yolcu taşıyan asansör.
Siyaset;
Erişilemeyecek derecedeki bir gücü, yönlendirme aracı.
Zor durumdan kurtaran, zeka manevralarına verilen isimlerden biri.
Saygı ve ilgi uyandıran, markalı bir kıyafet.
Her türlü kapıyı açan başarılı bir çilingir.
...
Bu olumlu ve olumsuz önermeleri dilediğimiz kadar uzatmamız mümkün. Ama; “Siyaset mi? Iyyy!” refleksiyle yaka silkerek kestirip atmakta mümkün. Nasıl tutum izlersek izleyelim, o, yaşamımızın en kuytularına kadar işlemiş ve kurtulmamızın pekte kolay olmadığı bir olgudur. Başımızdan kaldırıp atmak, hiçte kolay değildir onu.
Ona karşı durabiliriz; eğer sonuçlarına katlanabileceğimize inanıyorsak. Sonuçları ise hiçte hafife alınmamalıdır. Çünkü o karşısında bir başka güç, oluşum istemez. Hayatımızın geri kalanını bir hapishanede geçirmemize sebep olabilir onu karşımıza almak; ya da en ummadık şekilde son bulmasına.
Onu, bir televizyon kumandası edasıyla kullanabiliriz. Bütün kanallarına girip istediğimiz yayınlarını izleyebiliriz. Sesini iyice açıp kısabilir, renk ayarlarıyla istediğimiz gibi oynayabiliriz dilersek. Yinede onunla oynamak azami dikkat gerektirir; çünkü siyaset, anlaşılmaz bir sistem gücüdür.
Onu yok sayabiliriz. Bu eylemin sonucu ise; başkasının ses, renk ve kanal ayarlarına göre hayatı izlememizi gerektirir. Bu durum bizim için elimizde bir ev ve bir araba anahtarı olması şeklinde çok iyi sonuçlar doğurabileceği gibi; bir ev bir araba hayaliyle yaşarken, ekonomik krizlerin kucağında yaşamaya mahkum edebilir, bir anda kendimizi elimizde bir silahla, havada kurşunların ve şarapnellerin uçuştuğu bir savaş sahnesinde bulmamıza neden olabilir ya da.
“Namuslu insanlar, en az namussuzlar kadar cesur olmalıdır.” , “Namuslu insanlar siyasetten kaçtığı sürece, siyaset namussuzların eline kalır.” Söylemlerine katılmakla birlikte bir dostumun anlattığı şu kısacık misalden çıkan ana fikri ise hiçbir zaman göz ardı etmemeye çalışıyorum:
“Anadolu’nun küçük bir kasabasında, belediye başkanlığı seçimleri olacaktır. Kasabanın önde gelen kişileri toplanarak; kasabada sayılan, sevilen, kendi halinde, namuslu bir insan olan Ali Bey’e teklif götürmeye karar verirler. Bir heyet, Ali Bey’ e teklifi iletir. Ali Bey, pek gönüllü olmamakla birlikte düşünmek için iki gün süre ister. İsteksizdir Ali Bey; nasıl yapacakta kasabalıyı kırmadan incitmeden bu işten sıyrılacaktır. İki gün süreyle düşünür ve cevabını almak için gelen kasabalıya şu konuşmayı yapar:
- Beyler, dün kasaba meydanından geçerken, tuvalet ihtiyacı duydum. Meydandaki umumi helaya girdim. Bir baktım ki helada bir dışkı duruyor. Dışkıya baktım ve sordum: Beni belediye başkanı seçmek istiyorlar sen ne dersin? Dışkı, Allah tarafından dile geldi ve bana cevap verdi: “Benim eski halimi biliyor musun? Ben ekmek idim, yemek idim, su idim. İnsanlar bana çok değer veriyor ve başlarının üstünde gezdiriyorlardı. Bu iltifatlara aldandım, insan içine girdim beni bu hale getirdiler. Üzerime bir tas su dökmeye bile tenezzür etmiyorlar şimdi. Var gerisini sen düşün.” Dedi. Kusura bakmayın teklifinizi kabul edemeyeceğim.”
İşte benim penceremden siyaset böyle görünüyor. Geçenlerde bir basın bülteni düzenlemiştik GENÇLERİN YEREL YÖNETİME KATILIMI ile ilgili… her ne kadar penceremden siyaset kirli gözüksede iki arkadaşımızın yerel yönetimler için sahne almasına sevindik çünkü onlar pırıl pırıl. Kırıkkalelin dip politika akıntılarına kapılmadan bizlerin gençliğin sesi olacaklar inşallah…
Sevgi ve saygılarımla
Barış GÜMÜŞBAŞ
KGBD YÖN. KUR. BŞK./ ELEKTRİK ÖĞRETMENİ / AB PROJELER YASAL TEMSİLCİSİ
Bu haber 3795 defa okunmuştur.