| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
Tarihten Günümüze Açılımlar14 Ekim 2009, 09:22 Tarihten Günümüze Açılımlar Geçmişini bilmeyen bir milletin geleceği de olmaz. Çok bilindik ve beylik bir laf olsa da hakikatin ta kendisidir. Tarih, milletlerin hafızalarıdır. Hafızasını yitirmiş bir insan nasıl hayatta tutunamazsa tarih bilgisi, tarih şuuru olmayan toplumlarında başarılı olma ihtimali çok zayıftır. Tarih ilminin en önemli faydalarından biride geçmişi öğrenerek geleceğimize yön çizmektir. Geçmiş olayları tahlil edebilen bir tarihçi gelecekte de neler olabileceğini muhakkak suretle görür. Ve bunun içinde hem kendini hem de mensup olduğu milleti o güne hazırlar. Bundan istifade etmesini bilen ülke yöneticileri de milletin geleceği için çok doğru kararlar alacaktır. Ülkenin bu gün düştüğü durumu anlayabilmek için yüz elli yıl öncesine dönmek yeterli olacaktır. Osmanlı Devletini Tanzimat Fermanı sürecine getiren Batı, her ne kadar Fermanı doğrudan kendileri hazırlamamışsa da hazırlanması ve uygulanması konusunda Osmanlıya baskı unsuru olmuşlardır. O günlerde azınlıkları bahane eden Batılı ülkeler açılım yapmamız için baskı yapmışlar ve Padişah Abdülmecit güya Osmanlı vatandaşlarını eşit kılmak için ilan ettiği Ferman, Avrupalı Devletlerin içişlerimize karışmasını sağlayarak dış müdahale virüsünün içimize girmesini sağlamıştır. Tanzimat’ın ilanına ve uygulamalarına Batılılar övgüler dizmişler, bununla da yetinmeyip bu yolda ilerlememiz için yeni “reform”lar önermişler, bu reformlar da uygulamaya konuldukça alkışlayıp durmuşlardır. Çünkü; bu dönemde gayr-ı müslimlere ayrıcalıklar tanınmış, Osmanlı’da sanayi adına ne varsa çökmüş, Avrupalılar her işe karışmışlar, yabancı sermaye ülkeyi sömürmüş, dış borçlar almış yürümüş... kısacası, Osmanlı Devleti, yarı sömürge haline gelmiştir. Avrupalılar, Osmanlı Devletinin bu durumunun artarak devamını sağlamak için baskılara devam etmişler Islahat Fermanını ilan ettirerek İkinci açılımı gerçekleştirdik. Osmanlı Devletinin asıl kurucu unsuru olan Türk Milletinin hakları gayr-ı Müslimlere karşı kısıtlanmıştır. Bu hilkat garibesi ferman Türk Milletinin batıya karşı teslimiyetinin en açık delili olmuştur. Padişah Abdülmecit’in yaptığı bu yenilikleri öven Avrupa, işi Osmanlı Hanedanının tek eksiğinin Hıristiyanlığı kabul etmeleri olduğu bile söylemeye kadar götürmüşlerdi. Meşrutiyetle iş başına geçen Jön Türkler Ermenilerle işbirliğine girişmiş ve Avrupalılardan destek görmüşlerdir. Ne zaman İttihat ve Terakki Osmanlıcılığın geçerliliğini yitirdiğini görmüş milli bir politika izlemeye başlamışsa Avrupa’yı karşısında bulmuştur. 1839 Tanzimat’ın ilanından bu yana Batılılar Türkiye’de olup bitenlerden neyi beğenip alkışlamışlarsa, o bizim ulusal çıkarlarımıza ve varlığımıza büyük bir tehlike ya da yıkım oluşturmuş; neyi eleştirip kötülemişlerse o milli çıkarlarımız ve varlığımız için yaşamsal önemde olmuştur. Bunları hatırlayarak, Avrupa ve ABD’nin Kürt ve Ermeni açılımlarını neden alkışladıklarını, daha iyi anlayacağımızı düşünüyorum. Batıdan destek adına, koltuğunu koruma sevdasına hayatının hiçbir döneminde inanmadığı Avrupa Birliği adına Heybeliada Ruhban Okulu, Mayınlı arazi, Ermeni sınırı, şimdide Kürt açılımı derken Osmanlının son dönemlerini yaşadığımız hiç aklımıza gelmiyor mu acaba? Tarihten eğer ders alacaksak hesapsızca yapılan bu açılımların Osmanlı Devletinin sonunu getirdiğini görebiliriz. Aynı hatalara düşmemek için Türk milletinin her zamanki gibi yöneticilerine ihtar vermesi gerekmektedir. Bu haber 3606 defa okunmuştur.
|
HABER ARAGALERİSON YORUMLANANLAR Kırıkkale Linkler
|
||||||||
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |