| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
Sessiz yaşadın31 Aralık 2009, 01:47 Sessiz yaşadın Milli Mücadele yıllarında gerek Sebilürreşad dergisindeki yazılarıyla ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaptığı konuşmalarla Milli Mücadele’ye büyük katkılarda bulunan, Milli Mücadele’nin zaferle sonuçlanmasından sonra, Mayıs 1923’te İstanbul’a gelen Akif, Ekim 1923’te dostu Abbas Halim Paşa’nın davetlisi olarak Mısır’a gitmiş, 1925 yılı sonlarında ki son gidişinden ancak on yıl sonra, 1936’da Türkiye’ye dönebilecekti. Mehmet Akif, Mısır’da geçirdiği bu on yıl boyunca Kur’ânın Türkçe meâli üzerinde çalışmış, Kahire Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı hocalığı yapmış, yine Kahire’de 1933 yılında VII. Safahat (Gölgeler)’ı yayınlamıştır. Akif vatan hasreti içinde her gün solup erirken, onu çok seven ve saygı gösteren hâmisi Abbas Halim Paşa’nın 1935 yılı başında ölmesi Akif’i derinden etkilemiş ve yıkmıştı. Karaciğerinden de rahatsızlanan Akif, Prenses Emine Abbas Halim’in ısrarlı tavsiyeleri üzerine, hava değişimi için Lübnan’a gitmiş. O yıllarda Fransız idaresinde bulunan Antakya’ya da bir süre uğramıştır. 1936 yılında sağlığı iyice bozulan Akif için, vatan hasreti artık dayanılmaz bir hal almıştı.16 Haziran 1936’da deniz yoluyla İstanbul’a dönmüş. Fakat siroza yakalanmıştı. İstanbul’da yakın dostları tarafından karşılanan İstiklâl Marşı şairine, bu hâlde iken yine Büyük dostu Abbas Halim Paşa’nın kızı Prenses Emine Abbas Halim sahip çıkmıştır. Akif’in hastalığı, sevdiklerinin ilgi ve sevgiye rağmen gün geçtikçe arttı. Adeta bir deri bir kemik kalmıştı. Peygamberi’nin yaşında öleceği için seviniyordu. 27 Aralık 1936’da Akif, Hakk’ın rahmetine kavuştu. Türk Ordusu’na ithaf ettiği İstiklal Marşı’nı Taceddin Dergahı’ndaki odasına kapanarak 10 günde yazmıştır. Hamdullah Suphi İstiklal Marşı Millet Meclisinde okuyup kendisini ayakta alkışlayınca, utanıp genel kurul salonundan çıkmış. Sırtında giyecek paltosu bile yokken para ödülünü kabul etmemiştir.. Hayatını bu ülke, bu millet, bu milletin birliği, bütünlüğü, bağımsızlığı ve istiklâl için cömertçe harcayan, bu uğurda memleketinin her yanını adım adım dolaşan, Birinci Meclis’de Burdur milletvekili olan ve 1921 yılında İstiklal Marşı şairi geride mal, mülk olarak hiçbir şey bırakmamıştı. Akif’in cenazesi, mütevazı bir şekilde kaldırıldı. Büyük bir toplulukla, üniversiteli Türk gençlerinin elleri, parmakları üzerinde “milli bir törenle” İstanbul Edirnekapı Mezarlığına gömüldü. Milli Mücadele yıllarında, Amerikan mandasını savunan, İstanbul’dan dışarı çıkmayan yazarları ve şairleri bile himaye eden devlet töreniyle gömen hükümetin, Cumhuriyet’e İstiklâl Marşı’nı hediye eden, hayatı boyunca bu vatan, bu millet için çalışan, Çanakkale’yi, Milli Mücadele’yi destanlaştıran şairi, görmezlikten geliyordu. Akif’in mezarı 1960 yılında Edirnekapı Şehitliği‘ne nakledildi. İstiklâl Marşı şairini ancak ölümünün ellinci yılında kendisi için devlet töreni yapıldı. Sessiz yaşadım, kim beni nerden bilecektir? Diyen Akif’e diyoruz ki sen sessiz yaşadın, fakat bu millet seni unutmadı, unutmayacak! Yetişen gençlik, milli ve manevi duygularla dolu, dudaklarında senin mısraların, gönüllerinde sevgin, seni daima rahmetle, minnetle ve şükranla anacaktır. Allah rahmet eylesin İstiklalin şairi… Bu haber 3656 defa okunmuştur.
|
HABER ARAGALERİSON YORUMLANANLAR Kırıkkale Linkler
|
||||||||
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |