| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
GENERAL İLE PAŞA FARKI18 Temmuz 2013, 12:42 GENERAL İLE PAŞA FARKI Atatürk 1899-1902 yılları arasında Harb Okulu’nu 1283 yaka numarası ile ve Piyade-8 sicili ile bitirdi. Ardından 1902-1905 yılları arasında Harp akademisinden kurmay subay olarak 5 nci olarak mezun oldu. Atatürk’ün Harbiye’ye girdiği gün olan 13 Martta yapılan törenlerde Atatürk’ün numarası okunduğunda şimdi tüm Harb Okulu öğrencileri ayağa kalkarlar ve hep bir ağızdan “burada” diye tok bir sesle bağırırlar. Bunun anlamı şudur. Bu okuldan Atatürk gibi lider komutanlar çıkar. Bu törene genelkurmay başkanı, kuvvet komutanları, orgeneraller, emekli olmuş darbeler yapmış komutanlar yanında birçok generalde törenlerde hazır bulunurlar. Oysa; Atatürk’ün TSK tarafından gerçek manada anlaşılamamış olması Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarından beri yapılan yanlış anlamalardan kaynaklandığı günümüzde açıkça görülmektedir. O gerçek bir paşaydı. Hayatı tamamen sıkıntılarla geçti. Birliklerini harp meydanlarında teslim aldı, harp meydanlarında teslim etti. Rahat yüzü görmedi. verdiğini görürsünüz. Gücün silahlarda değil imanda ve yürekte olduğunu en iyi Atatürk anlatmıştır. *Subay nedir? sorusuna, Piyade Talimnamesi maddelerinden birinin verdiği “Subay komuta ettiği insanların kendi bilgi ve yetkinliğinden yararlanması için, emrindekilerin yararlanması için, emrindekilerin dayanıklılık ve yiğitliliklerinin bileşkesinden fazla dayanıklılık ve yiğitliğe sahip olmalıdır” sözünü her subay pek büyük bir dikkat ve ciddiyetle okumalı ve onun anlamını belleğine kazımalıdır ve bilinmelidir ki, bir milletin evlatlarının önüne geçip onları ateşe göndermek hak ve yetkisine ancak-o dediğin dayanıklılık ve Cesaretten elde ettikleri ruhunda bulmuş olan subaylar sahiptir. *Subaylık demek, kendini ve canını feda etmeyi kesinlikle göze almış olmak demektir. Subay,”hayat ve rahatın hiç düşünülmemesi gerektiğinde “rahatını ve hayatını feda etmeyi şeref bilecektir. Namusun gereği budur. *Askerlik işlerin çekip çevrilmesi değil, insanların yönlendirilmesi ve yönetilmesi sanatıdır. *Herhalde askerlerimizin ruhunu kazanmak bizim için bir görev olduğu gibi; öncelikle onlarda bir ruh, bir emel, bir kişilik yaratmak da Allah’tan ve Medine-i Münevvere de yatan Cenabı Peygamberden sonra bize düşüyor. 43. Alayın 1. tabur, 1. bölüğünün 1917 ve 15 Haziran günüdeki yemek listesine baktığımızda bugünün general eşlerinin verdiği yemekteki farkın aslında general ile paşa farkını ne derece açıkladığı görülecektir. Sabah; Üzüm hoşafı, Öğle; yok, Akşam; Yağlı buğday çorbası, Ekmek tam iken 8 Ağustos günü ekmek sabah yarıma düşmekteydi. Bu alay tamamen şehit oldu. 1.Ordu komutanın altın günündeki yemeğini ise kurmay subaylar tam bir titizlikle hazırlatıyor. Zeytinyağlı enginar volovanlı karides, mevsim salata, çupra ızgara, dondurmalı çilek, Bir kolorduyu denetleyecek kuvvet komutanının aradığı hususlar belgegeçer listesinde ise yok yok. Bu liste 1992 yılından içtiği yabancı purodan, hanımını kahveyi nasıl alacağı, yumurtasının ne kıvamda olacağı ve banyosundaki şampuana kadar tam bir hanedan ikramı. Fransız devlet adamı buhranlı günlerde Ankara’ya gelir. Banyosu olmayan bir katta ağırlanır. Araba yerine paytonla giderler. Yıl 1921 Franklin Bouillon heyetine ikram edilecek yemek tabağı yoktur. Durum Atatürk’e iletilerek, -Paşam İstanbul’dan 6 kişilik yemek tabağı istesek deniyor. -Bu Fransız Ankara istasyonuna geldiğinde tören kıtasının perişan halini gördü. Askerin postalı bile yoktu. Başlarındaki kalpak, omuzlarındaki tüfek çeşit çeşitti. O bu yetersizlikleri içinde senin dayanma gücünü görmeye ve ölçmeye geldi. Sen ona üzerinde tuğra-yı gara-yi Osmanlı işlemeli altın yaldızlı sofra takımı ile ikramda bulunursan Babıali kafası bunlarda da devam ediyor, sabun köpüğü gibi der ve istilayı tamamlama yolunda Parise göz kırpar, -Sen adamı al, meclise götür, orada tek yumruk halindeki haysiyet şahlanışını görsün, okul karavanasından tek kap yemek, tahta tabak ve kaşıkla yesin ve bu görünürdeki yokluk içinde sağlam dayanağını anlamaya çalışsın. Zaten şimdi o başlayan savaşın neticesini bekleyecek. Önce kendin inan, sonra misafirini inandır ki, Yunanı önce durduracağız, sonra geri atacağız, daha sonra imha edeceğiz. Dediklerini Yusuf Kemal Bey aynen yerine getirir. Daha sonra aynı Fransız’la Güneydoğu Anadolu’muzu Vatan topraklarına iade eden Ankara Anlaşması imzalanır. Fenerbahçe orduevinin içerisine paşalara yapılan ve adına “Alarm iskan konutu” denen 32 trilyona mal olan lüks apartlar da ise emekli generaller kalıyor. Hizmetli sivillerin aylığı resmi fasıldan ödeniyor. Güneydoğu’da görev yapan bir general çocuğu olmazken bankaların yönetim kurullarında görevli emekli generaller danışman adı altında arz-ı endam ediyorlar. Kışla isimleri sanki kahraman bir Astsubay, Uzman yok gibi hep general ve subay isimlerinden, Etiler orduevine girişe yakın bir kışlaya bir şehit assubayın ismi biz TV’lerde söyleye söyleye vermek zorunda kaldılar. OYAK ise tam bir rezalet. Tamamına yakınının ve % 60 oluşturan Astsubaylar maalesef yönetimde ve denetimde yok. Belki 1 astsubay yakında alınmıştır. Meclis Oyak raporu dün yayınlandı, Şehitlik arazisinin kimlere peşkeş çekildiğinden tutunuz, OYAK, 2012 yılında emekli olan ve sisteme 1969 yılında giriş yapmış bulunan bir orgenerale toplam 741 bin 876 liralık emeklilik tazminatı ödemesi yaptı. Söz konusu orgeneral, üyelik süresince nominal olarak 28 bin lira aidat ödemesinde bulundu. Aynı orgeneral devletten ise 91 bin lira emeklilik yardımı almaya hak kazandı. Rapora göre, yine 2012 yılında korgenerale 564 bin lira, tümgenerale 438 bin lira, tuğgenerale 367 bin lira, kıdemli albaya 291 bin lira, kıdemli başçavuşa 227 bin lira emeklilik tazminatı ödemesi yapıldı. Aynı yıl en az emeklilik yardımı alan rütbe ise uzman çavuşlar oldu. 1994 yılında sisteme giren bir uzman çavuşa 86 bin liralık emeklilik tazminatı ödemesi yapıldı. Aynı rütbedeki TSK mensuplarının devletten aldıkları tazminat tutarları ise, OYAK'ın çok altında kaldı. Örneğin, devlet korgenerallere 90 bin lira, tümgenerallere 84 bin lira, tuğgenerallere 83 bin lira, kıdemli albaylara 76 bin lira, kıdemli başçavuşlara 67 bin lira emeklilik tazminatı ödemesi yaptı. Temsil tazminatı adı altında sadece subaylara ödenen paralar o öldükten sonra da hanımına ve mirasçılarına ödenmeye devam eder. Subayın hanımı orduyu temsil eder, Astsubaylar etmez demektir. Uzman çavuşlar ve çocukları orduevlerine alınmaz. Geçenlerde bir uzman çocuğu Marmara Ereğlisi kampına astsubay çocuğu ile gitti. Almadılar ve direğe tırmanıp kampa girmek istedi ve direkte elektrik çarptı ve öldü. Gazeteler Rütbesiz Ölüm başlığı attı. Yolsuzluklar örtbas edildi. Uçak alımlarında %10 generalleri Amerika’da alay konusu oldu. Darbeci generallerin darbeleri neden yaptıkları yeni yeni anlaşılır oldu. Tüm dava para hortumlamakmış meğer. Lackheed skandalında yetimin parası birilerinin cebine indi. Batan İsrail’in IMI firması kurtarıldı, M-60 Tank ihalelerinde paşalara verilen 27 trilyon rüşvet iddiaları tutanaklara geçti. Tarih bunların hesabını soracak bir gün. Sıfırından pahalıya M6O Tankının ikinci eli İsrail’e yaptırıldı. Kendi döşediğimiz mayına kendi askerimiz bastı. Pimi çekilmiş el bombası kendi askerimize verildi. Heron’lar zamanında kalkmadı, PKK’ya bilgi sızdıran subaylar ne oldu? Bacak arasından yüzbaşımız, kendine güven eğitimi adı altında bölüğünü canlı hedef yaptı. Ya mermi sekseydi. Kısacası bu orduya ne oldu? Daha binlerce sayamadığımız suiistimaller. Assubayların verilmemiş haklı istekleri görülmedi! Askerlik dışında her şey... Nerede 1283 Numaralı Atatürk’ün anlayışında subay ve generaller, Milletimiz Peygamber ocağımızda PAŞALAR beklemekte, Atatürk bir paşaydı, Harb Okulları kapatılmalı, Tek kaynak, Hak eden subay olsun, Bakalım, Akademisyen assubaylar verin orduyu yönetecek, bilgi ve beceride. Atatürk’ü anlayamadık. Anlayamadık vesselam. Allahtan korkmaz kuldan utanmazlar. Ahmet ZENGİN Yazar, Mayın Uz. 0 541 464 23 24 Bu haber 3361 defa okunmuştur.
|
HABER ARAGALERİSON YORUMLANANLAR Kırıkkale Linkler
|
||||||||
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |