Haberci71.com -  Kırıkkale Haberleri
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

OSMANLI DAN TÜRKİYE YE "ŞARK (DOĞU) MESELESİ" 1

Şelçuk Silsüpür

09 Mart 2011, 19:09

Şelçuk Silsüpür

OSMANLI’DAN TÜRKİYE’YE  “ŞARK (DOĞU) MESELESİ” 1

            XIX. yüzyılda politik bir terim olarak ifade edilmeye başlanan “Şark Meselesi”’nin tarihi menşei oldukça eskidir. Şark Meselesi’nin temelinde de hiç kuşkusuz Hıristiyan-Müslüman veya Avrupa- Türk (Osmanlı Devleti) mücadelesi yatmaktadır. Bu terim Avrupa’da ortaya çıktığı dikkate alınırsa, “Şark Meselesi” Hıristiyan- Avrupa’nın haçlı zihniyetiyle üzerine eğildiği ve kendi menfaatlerine uygun bir biçimde halletmeye çalıştığı bir mesele olduğu anlaşılmaktadır.

            Avrupa’yı fazlasıyla meşgul eden “Şark Meselesi”’ni iki bölümde incelemek mümkündür. Birincisi 1071-1683 tarihleri arasındaki “Şark Meselesi”’dir. Bu safhada, Osmanlı güçlüdür, taarruz halindedir ve Avrupa’da savunma halindedir. Yukarıda belirttiğimiz tarihler arasında Avrupa için ‘Şark Meselesi”’nin esasını ve safhalarını şu şekilde özetleyebiliriz.

1-Türkleri Anadolu’ya sokmamak, 2-Türkleri Anadolu’da durdurmak, 3- Türklerin Rumeli’ye geçişini önlemek, 4-İstanbul’un Türkler tarafından fethini engellemek.5- Türklerin Balkanlar üzerinden Avrupa içlerine doğru ilerleyişini engellemek.

Şark Meselesi’nin kabul edilen bu hedeflerine rağmen, Türkler önce Anadolu’ya girmiş, Rumeli’ye geçmiş, Balkanlar’ı tamamen zaptetmiş, ve Viyana kapılarına kadar da ilerlemiştir. Fakat 1683 tarihinde Türklerin Viyana’da mağlup olmasıyla “Şark Meselesi”’nin ilk safhası bitmiş ve ikinci safhası başlamıştır. Bu safhada artık roller değişmiş Türkler savunmada Avrupa ise taarruzdadır. 1920’li yıllara kadar devam eden “Şark Meselesi”’nin bu ikinci safhasını da yine maddeler halinde özetleyebiliriz.

1-Balkanlardaki Hıristiyan milletleri kışkırtarak, Osmanlı hâkimiyetinden kurtarmak. 2-Bu maddede belirtilen hususlar gerçekleşmezse, Hıristiyanlar için reform isteyerek Bab-ı âli’yi sıkıştırmak. 3-Türkler’i Balkanlar’dan tamamen atmak. 4-İstanbul’u Türklerin elinden geri almak. 5-Osmanlı Devleti’ne Asya toprakları üzerinde yaşayan Hıristiyan azınlıklar lehinde reformlar yaptırmak, onlar için muhtariyet elde etmek veya istikballerini sağlamak. 6- Son gaye olarak da Anadolu’yu paylaşmak ve Türkler’i Anadolu’dan çıkarmak.  

Görüldüğü gibi bölücülük meselesi “Şark Meselesi”nin Osmanlı İmparatorluğu’nun Asya toprakları üzerindeki uzantısıdır. Uygulanmak istenen Anadolu’daki Hıristiyanları kurtarma gayelerinin kısaca “Haçlı zihniyetininXIX. Yüzyılın son çeyreğinde Doğu Anadolu’da tezahürüdür. Bu bakımdan “Bölücülük” ve “Ermeni Meselesinin” temelinde Avrupa devletlerinin siyasi ve milli tahrikleri yatmaktadır.   

Osmanlı İmparatorluğunda, XIX. yüzyılın ikinci yarısında açıkça ortaya atılan “Şark Meselesi”’nin en önemli sebepleri olarak Avrupa’nın “sömürgecilik” ve “ekonomik emperyalizm” politikalarıdır. Avrupa’nın bu sömürgeci ve Emperyalist politikalarının gelişme sebeplerini de üç başlık halinde toplamak mümkündür.

1.Maddi Sebepler: XIX. yüzyılda Avrupa, dünyanın sanayi, sermaye ve üretim merkezi durumundadır. Avrupa’nın sanayi için hammaddeye, üretimi için pazarlara, sermayesi için emeğin ucuz olduğu, tekniğin ve sanayinin bulunmadığı ülkelere ihtiyaç vardı. Bu ihtiyaçları Avrupa kıtasında karşılamak imkânsızdı. Bunun içinde Osmanlı İmparatorluğunun yıkılması ve parçalanması gerekiyordu.

2-Stratejik Sebepler: Sömürgeleri, pazarları, etki sahalarını korumak ve irtibatı temin için stratejik mevkileri ele geçirmek veya tesir sahası içine almak lazımdı.

3.Psikolojik Sebepler: Bilindiği gibi Emperyalizm ve Sömürgecilik sadece ekonomik ihtiyaçları gidermez. Aynı zamanda ruhi ihtiyaçları da temin eder. Devletin prestijini artırma, büyük millet ve devlet olma arzularının yanında Avrupalı beyaz insanın diğer ırklardan ve milletlerinden üstün olma hissi ve Hıristiyanlık şuuru emperyalist ve sömürgeci yayılmanın motoru olmuştur.

Avrupa’nın Emperyalist ve sömürgeci politikalarıyla “Kürt” ve “ Ermeni” meselesi arasındaki münasebete gelince; Avrupa, Osmanlı İmparatorluğu’nda,  Amerika, Avustralya, yeni Zelanda nüfus yoluyla ve Afrika kıtasında uyguladığı fiziki, beşeri ve manevi tahribata dayalı gerçek bir sömürge politikası tatbik edememiştir. Çünkü Osmanlı toplumu, siyasi, sosyal müesseseleriyle Avrupa toplumundan daha eski ve tarihi bir yapıya sahipti. Ayrıca Türk-İslam toplumu kendisini Avrupalıdan da üstün görüyordu. Bu yüzden Avrupa, Osmanlı İmparatorluğuna başka yollarla nüfus etmeye çalıştılar. Bunun için “Ticari ve mali anlaşmalar” ve İmparatorluktaki “gayrimüslimler” kullanmayı düşündüler. Bu iki yoldan adım atarak XX. yüzyılın başında Osmanlı İmparatorluğunu parçaladılar.1820 yılında Türkiye’de açılan misyoner okullarının da Osmanlı bünyesinde yaşayan gayrimüslim tebaanın ayaklandırılmasında etkili bir rol oynadığını da söyleyebiliriz.  

Ancak imparatorluk enkazı üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Avrupa’nın “Yeni Şark Meselesi” politikasıyla karşılaşmakta gecikmemiştir. “Yeni Şark Meselesi” politikası, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin büyümesinin, güçlenmesinin durdurulması şeklinde özetlenebilir. Takip edilecek politika ise “Ermeni” ve “Kürt” meselesini işleyerek siyasi bir mesele haline getirerek Türkiye’yi içte ve dışta zor durumda bırakmaktır. 200 yıl önce başlayan Batılıların emperyalist çalışmaları 21.yüzyılda da artarak devam etmektedir.

Bu haber 9652 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
KIRIKKALEDE TARİH YAZAN ÜÇLÜ10 Ocak 2021

HABER ARA


Gelişmiş Arama

REKLAMLAR



 


RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi