| ||||||||||
EN ÇOK OKUNANLAR |
OSMANLI KÜLTÜRÜNDE ELÇİLİK ve ELÇİ KABULÜ30 Ocak 2012, 10:54 OSMANLI KÜLTÜRÜNDE ELÇİLİK ve ELÇİ KABULÜ… Osmanlı Devleti kuruluşundan itibaren, bir kısım beylik ve devletlere karşılıklı geçici elçiler göndermişti. Memluk, karaman, Çandaroğulları, Timurlular, Karakoyunlu, Akkoyunlu bunlardan öne çıkanlardı. Osmanlı Devleti’nin Anadolu ve Rumeli’de geniş topraklar elde etmesi, bu bölgelerde ekonomik çıkarları olan Ceneviz ve Venedikleri telaşlandırmıştı. Bu devletlerin rakibi olan Milano hükümeti, ticari çıkarlarını korumak amacıyla XV. yüzyılda Edirne’ye Benedikto adlı elçiyi göndermişti. Venedikliler, Fatih’ten bir takım ticari imtiyazlar ve İstanbul’da sürekli bir elçi bulundurma hakkını kazandılar. Venedik elçilerinin ilki Bartolommeo Marcello idi. Fatih’ten sonraki padişahlar döneminde Fransa, Avusturya, Rusya, Lehistan, İngiltere, Portekiz, İspanya gibi devletlerde Osmanlı Devleti’ne daimi elçi gönderdiler. Osmanlı Devleti nezdine gönderilen elçi, sınırdan girdiği andan itibaren misafir muamelesi görür, kendisini İstanbul’a getirmek için bir mihmandar görevlendirilirdi. Elçilik heyetinin bütün yol ve yiyecek masrafları o andan itibaren devlet tarafından karşılanırdı. Müslüman veya Hıristiyan olsun, elçilerin İstanbul’a gelişleri ve padişah ve veziriazamın huzurlarına kabulleri merasime tabi idi. Huzura kabul edilen elçi, hükümdarının gönderdiği mektubu takdim eder, padişah da bunu bizzat alarak açar ve Türkçeye tercüme etmesi için baş tercümana verirdi. Bu merasimi müteakip elçi ve maiyetindekiler birlikte el öperler ve geri geri çekilirlerdi. Genellikle elçilerin huzura kabulleri Ulüfe Divanı denilen bir divana tesadüf ettirilir, böylece Osmanlı ihtişamı ve teşrifatı gösterilirdi. Bununla beraber bazı elçilerin teşrifata uygun davranmamaları yüzünden reddedildikleri ve kabul edilmedikleri de görülmektedir. Osmanlı Devleti’ne gelen elçilerin bir kısmı daimi, bir kısmı ise geçici olup, bazı büyük devletler de (Avusturya, Rusya gibi) devlet merkezinde “kapı Kethüdası” adı altında maslahatgüzar bulundurmuşlardır. Buna mukabil Osmanlı Devleti’nin bütün siyasi mihverin kendisine bağlı olması nedeniyle Avrupa’da elçi bulundurmadığı görülmektedir. Fakat İslam ülkelerinin hükümdarlarıyla, Hıristiyan krallarının tahta çıkışlarını tebrik maksadıyla geçici olarak heyetlerin gönderildikleri de olmuştur. XVIII. yüzyıldan itibaren Avrupa devletleri hakkında bilgi edinmek amacıyla daimi elçi gönderilmesine 1720’den itibaren Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın sadareti döneminde ilk elçi sıfatıyla Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi Fransa’ya gönderilmiştir. (14 Mart 1721) . III. Selim zamanında da İngiltere’ye Penah Eendi-zade Yusuf Ağah Efendi (1792-1797), Avusturya’ya Sadaret Kethüdası Katibi İbrahim Afif Efendi ve Prusya’ya da Divan-u hümayun hocalarından Ali Aziz Efendi tayin olundu. (1792). Bir süre sonra da Fransa’ya Defterdar kesedari Moralı Seyyid Ali Efendi gönderildi. (1797-1802) XVIII. yüzyıldan itibaren daimi elçi olarak İstanbul’a gönderilen her yeni elçi, geldiği gün sır kâtibini Paşakapısı’na gönderip geldiğini haber verirdi. İran, Buhara, Hindistan gibi ülkelerden gelen elçiler kendilerine tahsis edilen konağa misafir edilir, daha sonra da törenle Paşakapısı’na getirilip Sadrazam tarafından kabul edilirdi. Sadrazam güler yüzle ve tercümanı vasıtasıyla elçiye iltifat eder, kahve tatlı ikram ederdi. Elçinin getirdiği itikadname, divan-ı hümayun tercümanı tarafından tercüme edilir, elçi ulufe verilecek bir Salı günü merasimle saraya getirilerek yelekten sonra padişah tarafından kabul edilirdi. Yerine başka bir elçi gönderilen yabancı devlet sefirleri, memleketine gitmeden önce Osmanlı Devleti’nin iznini alırdı. Durum padişah’a bildirilir ve padişah huzuruna çıkarılan elçiye Name-i hümayun verilirdi. Kaynakça: Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Osmanlılarda Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı
Bu haber 5149 defa okunmuştur.
|
HABER ARAGALERİSON YORUMLANANLAR Kırıkkale Linkler
|
||||||||
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |