Gözlerinizi kapatın ve hiç başka şey düşünmeden sadece bir gül düşünün. Kırmızı. Yapraklarını yeni açıyor. Yani hafif tomurcuk. Parlak. Nemli. Öyle güzel kokuyor ki burnunuzdan uzaklaştıramıyorsunuz. Dikeni yok. Her yanı kadife gibi yumuşak. Hani derler ya bakmaya kıyamıyorsunuz. Adeta baktıkça zarar verecekmişsiniz gibi geliyor.
İşte bu güzellik içinde anlatılmaya çalışılan ve bir insanın ama aynı zamanda âlemlere rahmet olarak gönderilen o güzel insanın anısına tertip edilen kutlu doğum haftasını yaşıyoruz.
Elbette o güzide insanın özellikleri saymakla bitmez. Bir insandır peygamberimiz. Oda doğdu. Oda yaşadı. Yedi, içti, çile çekti, yokluk gördü, yoksulluk gördü. Hastalandı. Hor görüldü. Kısaca bir insanın başına gelebilecek tüm olayları o’da yaşadı.
Rabbim istemeseydi yaşar mıydı o olumsuzlukları. Alemlerin efendisi hiç zorluk görürmüydü. “Habibim” dediğini hiç üzermiydi rabbim. Elbette hayır. Ancak o resul öyle bir hayat yaşadı ki tüm insanlığa örnek oldu. Yaşamadığı hiç bir şeyi istemedi ümmetinden.
Yaradan’ın emrettiği her şeyi kendisi yaşadı. Yaşadı ve tavsiye etti mahiyetine. Bu yüzden en büyük insandır. Yaşamadan isteseydi belki kötülüğe meyilli kalplerde soru işareti kalırdı.
Muharebe meydanlarında savaştı. Yıllarca askeri eğitim almış komutanlardan öte güzellikte taktik ve teknik kararlar verdi.
Barışı istedi. İnsanlığın refahı için vermiş olduğu öğütlerin kalbi mühürlenmeyen insanların kulaklarında çınlamaması olur mu?
Bu kutlu doğum haftasında peygamberimizi biraz daha anlamaya davet ediyorum sizi. En azından hakkında yazılan kitaplardan edinelim bir tane ve oturup okuyalım. Hem öyle baştan savma değil. Adeta yarın sınava girecek bir öğrencinin ama çalışkan bir öğrencinin duyarlılığı içinde okuyalım. İçimize sindirerek her kelimesini anlayarak okuyalım. Görelim nasıl bir insanmış. Neler yaşamış. Neler söylemiş.
Böylesine büyük bir insana ümmet olduğumuzdan gurur duyalım. Bu gururu sözle değil eylemlerimize dökerek gösterelim. Yaşamımızı sürdürürken attığımız adımları O’nun istediği, rabbimin emrettiği gibi atalım. Hayatımızın her aşamasına yerleştirelim onu.
Günümüz türlü çirkinliklerle yoğrulmuş durumda. Etrafımızda bir sürü olumsuzluklar oluyor. Ekranlar, yazılı basın her türlü çılgınlığı, kötülüğü getiriyor karşımıza. İnternet denen alet ile istediğimiz her türlü bilgiye anında ulaşır durumdayız. İyisi ve kötüsüne ulaşmak çok kolay. Bu kötü ve olumsuz ortamda manevi değerlerin ayakta tutulması için Gül’ümüze sarılalım. Gül’ümüzün bizlere yüz yıllar öncesinden göstermiş olduğu çizgide ilerleyelim. Bize tebliğ ettiği Yaradan Rabbimizin emirlerini yaşayalım. İnşallah ebedi alemde karşılaştığımızda dizinin dibine oturabilecek kadar dediklerini yapan ümmetler olalım.
Ya resul; biliyoruz ki âlemlerin Rabbi seni bizlere tebliğci olarak gönderdi. Yüz yıllar ötesinden diyoruz ki sen yaptın tebliğ görevini. İnşallah simgen olan gül gibi ebedi âlemin olur ki zaten öyledir buna itikat imiz tam. Resulüm inşallah sende biz aciz ümmetine şefaat edersin inşallah. Rabbimin bu günahkar kulları için ebedi âlemdeki bahçende inşallah bize de bir yer veririsin.
Selam ve dua ile…