Arınmaya yolculuk 20 bölüm
Kâbe’de Cuma sabahı
Kabe hem cenneti hem cehennemi hem kurtuluş gününü hem hesap gününü yaşadığımız bu duyguların hepsini aynı anda hissettiğimiz belik tek yerdir. Ama bir gerçek var ki maneviyatı yüklediğimiz ve sonuna kadar içimize aldığımız kesinlikle birinci yer.
Kırıkkale’de Cuma sabahlarını başka yaşıyoruz bizler epeydir. Sabah ezanından önce toplanıyor, nokta camiine gidiyoruz. Kuran tilaveti bir başka oluyor. Ardından namaz ve uzun uzun salavatlar duaları yaşıyoruz. Sonra alt kata inip her hafta bir başka hayır sahibinin ikram ettiği çorbadan içiyor Allah rızasını düşünen adı saklı kalan hayır sahibine dua ediyoruz.
Ardından aramıza farklı katılan ama sabit bir grubun olduğu arkadaşlarla bir abinin bahçesine gidiyor, açık havada kendi hazırladığımız kahvaltıyı yaparken dini sohbetler yapıyoruz. sabah herkes işine gücüne bu sohbetlerle başlıyor. Dualar ve iyi dilekleri sunmak orada olan olmayan her dosta sunmak bize mutluluk veriyor.
Yani Cuma sabahlarına alışığız. Cuma sabahları manevi yüklemeyle güne başlamaya da alışığız.
Şimdi Kâbe’deyiz. Kâbe’de Cuma sabahını idrak ediyoruz. Hani orada sohbetimizde hep olan Kâbe’deyiz.
Aman Allah’ım. Sanki tüm insanlık akıyor Cuma sabahı Kâbe’ye. Oluk oluk akıyor, dalga dalga akıyor insanlık. Zaten pek çoğu bir önceki günden başlıyor Cuma sabahına. Gece yapmış sahurunu birkaç parça yiyecek ile ardından çıkmış tavafını yapmış 35 derecelik serin! bir havada ve ardından dalmış kara donlu Kabe’nin büyüsüne izliyor da izliyor.
Bir kısmı yeni geliyor ama ne geliş. Sanki ganimet dağıtılıyor orada da onu kaçırmamak için çalımlı adımlar ve güler yüzlerle akıyor.
Kılıyoruz sünneti bekliyoruz müezzinin buğulu sesi ile kamet getirmesini. Kametten sonra imam efendi başlıyor Fatiha suresini okumaya. Bir önceki gün Fatiha’nın mealini okuduğumuzdan bir başka dinliyoruz Kabe’ye bakarak okunan Fatiha ı şerifi.
Ardından okunan kuran başka dokunuyor ruhlarımıza. Ruhumuzla teslim olmuşken “Allahu Ekber” sesi ile rükuya gideceğimizi sanıyoruz. Hayır. Direk secdeye gidiyoruz. Çünkü secde ayeti geçmiş. Secdemizi yapıyoruz ve kalkıyoruz. İman devam ediyor kuran okumaya. Kaç sayfa okuyor bilmiyoruz ama okuduğu her sayfada her satırda içimiz akıyor manevi duygu ile.
Umrede kaldığımız süre içinde belki birkaç vakit ancak kaçırmış olduğumuz cemaatle namazın sonunda kılınan cenaze namazı yine kılınıyor. İnsan ölen insana gıpta ediyor. Ne mutlu. Kâbe gibi bir yerde ölüyor. Cuma sabahı ölüyor. Cenaze namazını yüz binler kılıyor. Bu kadar insanın kıldığı namaz sonunda kabre giren Müslüman’a inşallah kabir azabı değmez diye düşünüyoruz.
Namazdan sonra otele gidip istirahat etmeden bir tavaf daha yapıyoruz. Döndüğümüz her şaftta ettiğimiz duaların toplamını kıldığımız tavaf nazmı sonunda tekrar ediyoruz. Eşe dosta akrabaya evlatlarımıza hülasa her tanıdığımıza hediye diyoruz tavafın sevabını rabbimizin izniyle.
Ağır adımlarla otele gitmek üzere ayrılırken termometre dikkatimizi çekiyor. Evet sabahın o saatinde 35 derece ama yakmıyor nedense. Galiba insanın bedeni kadar ruhunu da yakacak çok şey var ondan.
Kabe’de kaldığımız bu güzide günlerde simetri turizmin gerçekten özverisi ve tercüman Mahmut abisi, Bayram hocası, Cemile hocası ile hatta neredeyse misafir olarak gelen diyanet işleri Başkanlığının görevlendirdiği Haydar hocası ile ziyaret yerlerini geziyoruz. Her yeri bir başka anlamlı olan bu yerleri gezerken o günleri yaşıyoruz adeta.
Şimdi elimden geldiği kadar, hocalarımızın anlattığı ve elbette söz ettiğim kitaplardan ve diğer kaynaklardan da faydalanarak sizler bu yerleri tanıtmaya çalışacağım.
Yazının devamı bir sonraki gün
Bu haber 5256 defa okunmuştur.