ORASINI ALLAH BİLİR
Şarap yapmak yasaklanmış; sıkı bir kontrolle, şarap yapan yakalandığında kellesi vuruluyordu.
Bağ bozumu vakti geldiğinde, şarabı çok seven adamın biri üzümlerin suyunu küplere doldurdu. Durumdan haberdar olan hükümdar, Adamın küplerinin başına geldiğinde, hiddetle sordu:
-Üzüm suyu küplere ne için dolduruldu?Şarap sever, yakalanmışlığının telaşı ile cevap verir:-Dolduruyorum ki, orada sirke olsun.
Hükümdar, biraz yumuşayarak yeniden sordu:-Sirke dersin ama ya şarap olursa!
Hükümdarın yumuşadığını gören adam:
-Orasını Allah bilir, dedi.
Tarihle yüzleşmek ve tarihte yapılanlardan ders alıp gelecek nesillere bu hataları aktarmamak adına ne yapılıyorsa doğrudur. Evet, tarih tekerrürden ibarettir derler. Ama hatanın tekrarı da hiç öyle affedilebilir durum değildir. Hele bu konu ülke birliği ve millet konusu için daha serttir.
Tarihimizle yüzleşmek ve yapılan hataları en azından sembolik olarak yargılamak anlamında başlayan “darbe” güncesi ile ülke bir anda farklı alanlara yelken açtı, gündem değişti.
Referandum ile oylanan anayasa değişikliği ile 12 Eylül darbecileri yargılanacak dendiğinde aslında kimse bir gün bu mahkemenin kurulacağına pek ihtimal vermiyordu.
Bu ihtimalsizliğin birinci sebebi, ülkenin bu kadar gelişmeyi kaldırması ve askerin darbe suçundan hâkim karşısına çıkarılmasını sevecen karşılamayacağı kuşkusunun yanında, darbeci Generallerden hayata kalanların çok yaşlanması ve bu saten sonra mahkemeye çıkarılmalarının imkânsız olduğu düşüncesiydi.
Aslında referandum boyunca Anayasa değişikliğine hayır diyen gruplar ve partiler bu tezi savundular. Kendilerince haklılardı. Olmadık bir şey oluyor ve darbe yargılanıyordu benim güzide ülkemde.
Her ne olursa olsun bugün bir yarılama var ortada ve herkes müdahil olmak için sırada.
Bence haklılar. Madem bu yasa çıktı ve darbeciler yargılanıyor, o zaman elbette bu darbeden zarar görenler müdahil olacaklar. Bunu geçmişte evet dedi, hayır dedi diye sündürmeye gerek yok. Kim zarar görmüş ve kimin canı yanmışsa o gider verir dilekçesini taraf olur. Bunu siyasi malzeme yapmak kimseye ve özellikle büyük devlet adamlarına yakışmaz.
Burada asıl sorgulanması gereken davada taraf olması gerekenlerin olmaması. Yani zarar görmüş, canı yanmış, bir türlü, partisi kapatılmış, birliği dağılmış, zorunlu ikametlere tabi tutulmuş, tutuklanmış, gerçekten olmaması gereken olmuş ve günlerce işkenceye tutulmuş, en azından psikolojik işkence ile geleceği karartılmış olanların neden müdahil olmadığını sorgulamak belki daha etik bir davranış olacaktır.
Yalnız dikkatimizi çeken bir şeyi de belirtmeden geçemeyeceğim. Düne kadar sesi çıkmayan, darbeyi yargılamak bir yana eleştirmek cesaretinde bulunamayanların, darbeden sonra yapılan ve şimdi yargılanan darbe liderini Cumhurbaşkanı yapacak yasaya ülke tarihinde görülmedik şekilde “evet” diyen insanların şimdilerde nasıl dayılandığını görmekte aslında rahatsız ediyor beni. Askerin karşısında esas duruşunu bozamayanlar fırsat buldu hakaretler ediyor.
Hakaret ve aşağılamak ayrı, suçlu bulup cezalandırmak ayrı. Hep sapla samanı karıştırıyoruz zaten.
Ha bu dava elbette semboliktir. Yüz yaşına gelmiş bir adamı yargılayıp cezaevine tıkmak olsa ne olur olmasa ne olur. Yargılama yapılsın da şarap mı olur, sirke mi görürüz artık.
Selam ve dua ile…
Bu haber 4131 defa okunmuştur.