ASKERİ KIŞKIRTMA ÇABASI
Türk yargı sisteminin güncel olmadığını konusu Erzincan Cumhuriyet Savcısının Özel yetkili savcılar tarafından terör örgütü suçlaması ile gözaltına alınmasıyla başlayan süreç ve sonunda onu içeri alanlarında görevlerinin sona erdirilmesiyle gördük.
Hükümet tam bu yargı erk’lerinin ülke üzerindeki “yargıç devleti” imajının sonlandırılması gerektiğini dile getirme gayreti içendeyken tekrar askerlere yönelik bir operasyon gündeme geldi.
Eskiden bu devlet uğruna geçekten ciddi hizmetlerde bulunmuş önemli makamları işgal etmiş birçok Askeri personel dalgalarla gelen iddianamelerle gözaltına alınmaya devam etti. Halen de devam ediyor. Yine basına yansıyan yansımayan kaç kişi daha gözaltına alındı.
Elbette suç olunca işin içinde işleyen herkesin eşit olması gerekir ve bu tartışılmaz bile. Hani bir aklı evvel sarışının dediği gibi “dağda ki çobanın oyu da aynı olmalı kendini sanatçı sananın da oyu aynı olmalı.” Bu ayniyet yargı önünde tartışmasız devam etmeli. Kimse bunun aksini söyleyememeli. Yani bir kişi, kurum veya zümrenin yargı önünde imtiyazlı olması düşünülmemeli.
Suçlu olanın bu suçu işlemesinin kanıtlanması durumunda yargılamaması ve ceza alması doğal olandır. Tabii ki iddianameler içeri alınan insanların suçlu olduğu anlamına gelmiyor. Araştırılacak, ölçülecek, biçilecek ve suçlu olup olmadıkları çıkacak ortaya.
Yargılama süreci devam ederken kimsenin taraf olmaması gerekmektedir. Gerek hükümet tarafı gerekse bir başka kurum veya kişinin taraf olmadan önce adil yargılamayı beklemesi gerekiyor. Bu yargılama neticesinde karar çıktığında ancak taraf olunmalı diye düşünüyorum. Bu iş işten geçtikten sonra taraf olsan ne olur olmasan ne olur diye düşünceye sevk edebilir. Ancak doğru olanın yargıyı rahat bırakmak olduğunu değerlendiriyorum.
Ancak
Bu tarafsızlığı iktidar partisine, muhalefete ve kişi ve kurumlara söylüyoruz elbet. Ancak tarafsızlığın ilk adımı, adeta kaynağının adil yargı olması gerekiyor. Yani tarafsız ve adil bir yargının göz önünde olmasıyla ancak yapılan yargılama insanların kafasında sor işareti bırakmaz. Kapalı kapılar ardında yapılan hesap ve pazarlıklarla yapılacak bir yargılama kimseyi tatmin etmez.
Gelelim emekli ve muvazzaf askeri personelin dalgalarla içeri sürüklenmesi olayına.
Dedik ya eğer suçlulukları kanıtlanırsa elbet cezasını çeksinler. Ama suçlu değilse bunların onurlarının nasıl yok edildiği inşallah hesaplanıyordur. Zira bir insan onuru için yaşar. Peki, gözaltına alınmadan nasıl suçları tespit edilecek denilebilir. Bende diyorum ki bu göz altıların bu kadar medyatik olmasına gerek var mı? Basın ordusu ile aramalar veya gözaltılar olmadan bu iş yapılamaz mı? Kimler nasıl sızdırıyor bu bilgileri. Onlara engel olarak medyatiklikten uzak gerçek bir yargılama süresi olması gerekmiyor mu?
Türk basınında hiç tartışılmıyor. Hiç okumadım bir yerden. Ama aklıma birazda vesveseli olduğumdan galiba sanki tarafsız olmayan yargı mensuplarının gereksiz ve davul zurna ile yaptıkları bu gözaltılar ile askeri kışkırtma çabası varmış gibi geliyor. Hani iktidara ve hükümetin bekasına karşı suç işleyen askeri personeli darbeden suçlarken ileri gidilip gereksiz hareketlerle birileri zorlamaya mı tabi tutuluyor diye düşünmek te gerekiyor galiba.
Bir yerin çürüklerini temizlemeye çalışırken bir başka yerin oyununa gelmemek gerektiğini söylüyorum.
Selam ve dua ile…
Bu haber 4020 defa okunmuştur.
