TEKRAR, YİNE, BİN KERE DAHA
Söze nasıl başlanır, nereden başlanır bilmiyorum böyle durumlarda. Aslında çokta konuşamazsınız veya yazamazsınız. Sadece sözlerin boğazınızda düğümlendiğini bir türlü ne dile geldiğini nede parmaklarınızın ucunda kelime olduğunu hissedersiniz.
Bu konuda öyle yazarlar yazı yazmış, öyle şairler şiir düzmüş, öyle ressamlar tuvallere duygularını dökmüş ki biz ne dersek diyelim güneş ışığının yanında kandil kalır, mum kalır.
Evet, Çanakkale diyeceğim.
Belki hayatımda İstiklal marşından sonra öğrendiğim ilk kıta’lardı
“Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.”
Bu şiiri hangi yaram olduğunu bilmiyorum ama bir milli bayramda mikrofondan okuduğumda ki duygularım o zaman neyse şimdi de o. Adeta içimden bir volkan patlıyor ve tarihe doğru yola çıkıyor. O lavlar tek tek gölge oluyor, asker oluyor, “er” oluyor ve o askerler ile saf tutuyor onlar gibi komutanından emir alıyor. Komutanın sözü kulaklarında çınlıyor.
“Aslanlarım önümüzdeki tümseğin ilerisinde arkadaşlarımız şehit oluyor, biraz sonra bizde şehit olacak ve Allah(cc)’a kavuşacağız. Peygamberimizin saflarına abdestsiz gitmeyelim. Herkes bulunduğu yerde teyemmüm yapsın.”
Ve ardından yine komutanının sözleri ile saf tutuyor o kahramanlarla.
“yiğitlerim önümüzde ki askerlerimiz şehit oluyor, bizden sonra gelenler muhtemel ki onlarda şehit olacaklar ve namazımızı kıldırmaya zamanları olmayacak. Haydin saf tutun ve kendi cenaze namazımız kılalım.”
Ve içimde o volkan o askerler ile o kahramanlar ile şehit oluyor. Hani şu ebedi âleme göçen kimsenin gelmek istemediği bu fani dünyaya tekrar gelmeyi isteyen şehitler gibi tekrar gelip tekrar şehit oluyor.
Ben bu şiiri okuduğumda hep şehit oluyor, hep tekrar şehit oluyor, hep yine şehit oluyorum. Şahit ol yarabbi ben şehit olmayı istiyordum her şeyi en iyi sen bilirsin. Tıpkı dedem hasan gibi şehit olmayı istiyordum. O gün kahpe düşmanın topundan güllesinden şehit olan dedem gibi bende görev yaptığım zaman içinde bu günün ittifak eden düşmanının kaleşi, doçkası ile şehit olmayı istiyordum. Herkese her şeyin nasip olmayacağını bilerek istiyordum. Nasipte olmadı. Olamadım ama ruhumdaki o volkan hep şehit oluyor onu da bilensin.
Seslenmek istiyorum bu ruh halimle şimdinin kansızlarına. Ey vatanı bölme düşüncesinde olan askere polise silah sıkan hainler, biz Edirneli Abdullah’ın son sözünün Karslı Ahmet’ten aldığı borç için helallik istediği, ondan kilometrelerce uzak yerde şehit olan Karslı Ahmet’in de verdiği bir akçe için son sözünde hakkını Edirneli Abdullah’a helal ettiği anlayıştan geliyoruz. Size ne oluyor da kekik kokan dağlarımızda barut yakıyor, kan kokluyorsunuz.
Bir sözüm de devleti içten çökertenlere. Ey hainler, okumuşu, cahili, bıyığında tüy bitmemişi, dedesi ile, köydeki ninesi ile varını yoğunu hatta canını vatana adayanların torunlarıyız biz. Size ne oluyor da kendinizce paralel, üçgen, kare yapılanmalar ile düşmanın ekmeğine yağ sürüyorsunuz.
Başta dedim ya ne dersek diyeli ne söylersek söyleyeli, mersiyeler düzeli az gelir bu destanı yazmaya. Gelin sözlerin boğazımızda düğümlendiği ve parmakların komuta etmediği yamaya burada keselim yine. Sadece Çanakkale’nin Türk milletine kazandırdığı Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarına içimizden aşkla şevkle bir Fatiha okuyalım, gözlerimizden birkaç damla yaş süzülürken.
Selam ve dua ile…
Not: Önceki yazımıza Çanakkale için ara verdik devamı onunla olacak sonraki yazının.
Bu haber 2752 defa okunmuştur.