Haberci71.com -  Kırıkkale Haberleri
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Arınmaya yolculuk 15 bölüm

Fazlı GÜVENTÜRK

17 Kasım 2012, 13:03

Fazlı GÜVENTÜRK

Arınmaya yolculuk 15 bölüm

            Kalbi Mekke için Medine için yanıp tutuşan ve oralara ulaştığında 9 şiddetinde sarsılanlar için yazılmış, hem bir rehber olsun, hem yaşadıklarımızı anlatısın amaçlı bu yazılara vesile olanlardan Yaradan razı olsun..

 

Zemzem

            Allah-u Teâlâ’nın Hz. Hâcer ve Hz. İsmail’e ihsan ettiği mübarek sudur.

            İsmail (a.s.) den sonra Beytullah hizmetleri onun nesline kaldı. Zamanla bu hizmetler Cürhümȋlere geçti. Bunlar gelen hacıların mallarını gasp ediyor, parasız ziyaretçilere Zemzem’den bir yudum bile içirmiyorlardı. Zemzem kuyusunun suyu bu sırada çekilmişti. Diğer Kabeliler Cürhümîlere karşı savaş açtılar. Cürhümîlerin reisi Mekke’yi terk edeceği gece Beytullah’ta bulunan altından yapılmış iki geyik heykelini ve diğer kıymetli hediyeleri, suyu çekilmiş olan Zemzem kuyusuna atmış, kuyuyu toprakla doldurup üzerini kapatmış, kuyunun yerini belirsiz hâle getirmişti.

            Peygamber Efendimizin dedesi Abdülmuttalip bir gün Kâbe’nin yanında uyuyordu. Bir rüya gördü, rüyasında bir kişi kendisine: “Ey Abdülmuttalib! Kalk, Tayyibe’yi kaz!” dedi, kayboldu. Ertesi gün, “Kalk, Berre’yi kaz!” dedi. Üçüncü günde “Kalk, Mednûne’yi kaz!” emrini verdi. Rüyaların arkası kesilmiyordu. Dördüncü gün yine o kişi, “Ey Abdülmuttalib! Kalk, Zemzem kuyusunu kaz!” deyince; Abdülmuttalib; “Zemzem nedir, kuyu nerededir?” diye sordu.

            O zât da; “Zemzem bir sudur ki, hiç eksilmez ve dibine erişilmez. Dünyanın dört tarafından gelen hacılara yeterli olur. Cebrâil (a.s.)’in kanadıyla vurduğu yerden çıkmıştır. susuzları kandırır, açları doyurur, hastalara şifa olur.Yerini bildireyim. Kurban kestikleri zaman artıklarını bir yere dökerler. Sen orada iken kırmızı gagalı bir karga gelir,  gagasıyla yeri eşeler. Karganın eştiği yerde bir de karınca yuvası görürsün. İşte orası Zemzem’in yeridir.”

            Abdulmuttalib, sabahleyin yanına oğlu Hâris’i alarak Kâbe’ye gitti ve heyecanla beklemeye başladı. Bir ara rüyada söylenildiği şekilde kırmızı gagalı karga gelip oradaki çukura kondu ve gagası ile yere vurmaya başladı. Altından karınca yuvası çıktı. Abdulmuttalib ile oğlu Hâris, hemen orayı kazmaya başladılar. Bir müddet kazdıktan sonra kuyunun ağzı göründü.

            Abdülmuttalib bunu görünce: “Allahu Ekber, Allahu Ekber!” diyerek tekbir getirmeye  başladı. Başından beri kuyunun kazılmasını dikkatle takip eden Kureyşliler ona dönerek: “Ey Abdülmuttalib! Bu babamız İsmail’in kuyusudur. Onda bizim de hakkımız vardır!” dediler.

            Abdülmuttalib: “Hayır! Bu iş, sadece bana ihsan edilmiş bir vazifedir” diye cevap verdi.Kureyşliler: “Sen yalnızsın, tek oğlundan başka kimsen de yok. Bu şekilde bize karşı koyman mümkün değil” dediler.

            Abdülmuttalib’in içi burkuldu. Çünkü kendisini kimsesizlikle ayıplıyorlardı. “Ya Rabbi; bana on çocuk ihsân eyle, eğer bu duamı kabul buyurursan, içlerinden birini Kâbe’de kurban edeceğim.” diye yalvardı.

            Abdülmuttalib’in Zemzem kuyusunu kazdıktan sonra şânı ve şöhreti daha çok arttı. Aradan yıllar geçti. Cenâb-ı Hak, gönlünün derinliklerden koparak yaptığı duayı kabul edip Abdülmuttalib’e Hâris’den başka on oğul ve altı kız

çocuğu ihsân etti.

            Abdülmuttalib’e bir gün rüyasında; “Ey Abdülmuttalib! adağını yerine getir!” denildi. Sabahleyin Abdülmuttalib bir koç kurban etti. Sonra rüyasında: “Ondan daha büyüğünü kurban et!” emri verildi. 

            Ertesi sabah bir sığır kurban ettiği hâlde tekrar, rüyasında; “Ondan daha büyüğünü kurban et!” emri üzerine; “Ondan daha büyüğü nedir?” diye sordu. “Oğullarından birini kurban etmeyi adamıştın, adağını yerine getir!” denildi.

            Ertesi gün Abdülmuttalib çocuklarını toplayarak, seneler önce yaptığı adağını söyledi. Sonra oğullarına, içlerinden birini kurban etmesi lâzım geldiğini bildirdi. Evlatlarından hiçbir muhalefet görmedi. Abdülmuttalib, çocukları arasında kur’a çekti. Kur’a en çok sevdiği oğlu, alnında Muhammed aleyhisselâmın nurunu taşıyan Abdullah’a çıkmıştı.

            Abdülmuttalib verdiği sözü yerine getirmeliydi. Bir eline bıçağı, bir eline Abdullah’ı alarak, Rabbine verdiği sözü yerine getirmek için Kâbe’ye vardı.

            Abdullah’ın dayısı; “Ey Abdülmuttalib! Dur! Biz senin oğlunu kurban etmene razı değiliz. Eğer böyle bir iş yaparsan, bundan sonra Kureyş arasında âdet olur. Herkes oğlunu kurban için nezredip keser! Sen, Rabbini başka bir şekilde razı eyle!” dedi. Sonra; “Bir kâhine sor da sana yol göstersin” diye teklifte bulundu.

            Abdülmuttalib, bu söz üzerine, Hayber’de bulunan Arrâfe adındaki kâhine gitti ve durumu anlattı. Kâhin; “Sizde bir insanın diyeti ne kadardır?” diye sordu. “On devedir”  diye cevap alınca; “On deve ve oğlunuz arasında kur’a çekiniz. Kur’a oğlunuza çıkarsa, on deve daha artırarak yeniden kur’a çekiniz. Kur’a develere çıkıncaya kadar böyle artırarak devam ediniz.” dedi.

            Abdülmuttalib, hemen Mekke’ye döndü ve kâhinin dediği gibi yaptı. On deve artırarak defalarca kur’a çekti. Hep Abdullah’a çıktı. Ancak deve sayısı yüze çıkınca, kur’a develere isabet etti. İhtiyat olsun diye iki defa daha çekti. Her iki kur’a da develere çıktı.

            Abdülmuttalib; yüz deveyi “Allahu Ekber! Allahu Ekber!” diyerek Safa ve Merve arasında tekbirlerle kurban etti. Bu develerin hepsini fakirlere dağıttı.

            Peygamber Efendimiz, nesebi Hz. İsmail’e dayandığı için hem Hz. İsmail’i hem de babası Abdullah’ı kastederek “Ben, iki kurbanlığın oğluyum” buyurmuşlardır.

            Zemzem suyu yeryüzündeki suların en kıymetlisidir. Zemzem, Cennet sularından efdaldir.

            Miraç gecesi Cebrail (a.s.) Kâbe’nin, Hicri denilen yerinde uyumakta olan peygamberimizin yanına geldi. Efendimizin göğsünü yardı. Kalbini çıkarıp onu Zemzem’le yıkadı. Şayet Zemzem’den daha faziletli su olsaydı; Cebrail (a.s.) Peygamberimizin kalbini onunla yıkardı.

            Allah Rasûlü (s.a.v.) hediye vermek istediği kişiye Zemzem ikram ederdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) içmek ve ikram etmek için Medine’ye Zemzem götürürlerdi. Hatta bu hususta acele ederlerdi.

Peygamberimizin Hayatı, Nesil Yayınları, İstanbul 2006, c.1, s.23–31.

            Hz. Aişe (r.anhâ) diyor ki: Rasûlullah (s.a.v.) Mekke’den Medine’ye gelirken beraberinde Zemzem suyu da taşıyıp Medine’de ashabına hediye ederdi. Mekke’den gelenlerden de hediye olarak Zemzem isterdi. Böyle yapmak sünnet olmuştur.

            Rasûlullah (s.a.v.) Süheyl İbn-u Amr’a bir mektup yazarak: “Bu mektubum sana geceleyin gelirse sabahı bekleme, gündüz gelirse akşamı bekleme, bana derhal zemzem suyu gönder.” diyerek Zemzem istedi.

            “Rasûlullah (a.s.) Hudeybiye antlaşması sırasında bir kureyşliye, Hudeybiye’ye zemzem suyu getirmesini söyledi. Adam getirdi. Rasûlullah (a.s.) onu Medine’ye götürdü.”

            Efendimiz, Zemzem hakkında; “Münafıklarla bizim aramızdaki fark, onların zemzemi kana kana içmemeleridir.”

            “Zemzem suyu ne maksatla içilirse, o maksatla faydalıdır.” “Yeryüzündeki suların en hayırlısı zemzemdir. Onda açlara gıda, hastalara da şifa vardır.”

Kütüb-i Sitte, c.5, s.104

Kütüb-i Sitte, Hadis No: 1569.

Kütüb-i Sitte, Hadis No: 6909.

Kütüb-i Sitte, Hadis No: 6910

-Tergib ve’t-Terhib, c.2. s.209.

             “Allah, İsmail’in annesi Hâcer’e rahmet etsin. O, zemzemi kendi haline bıraksaydı da suyu avuçlamasaydı, muhakkak zemzem akar ve bir ırmak olurdu” Buyurmuşlardır.

            “Rasûlullah Zemzem’i ayakta içmiştir.” Zemzem ile karnını kaburga kemiklerine hatta boğazına kadar içerek doldurmak nifaktan kurtulmağa işarettir.

            Zemzem duası:

            “Allahümme innî es-elüke ilmen nâfian ve rızkan vâsian ve şifâen min külli dâin ve sakam. Bi rahmetike yâ erhamer râhimîn!”

            “Allahım! Senden faydalı ilim, bol rızık ve her türlü dert için şifa istiyorum.”

            Kim Beytullah’ı yedi defa tavaf eder. Makâm-ı İbrahim’in arkasında namaz kılar ve Zemzem suyu içerse, ne kadar olursa olsun Allah o kişinin bütün günahlarını bağışlar.

            Zemzem suyu kuyuya Haceru’l-Esved, Safa tepesi, Ebû Kubeys dağı cihetlerinden olmak üzere üç yönden gelir. İbn-i Ömer döneminde vefat eden birisi Zemzem kuyusuna düşmüştür. Ölen kişi kuyudan çıkartılıp kuyunun tamamen temizlenmesi için suyu boşaltıldı. Temizlik işi bitirilince İbn-i Ömer kuyuda çalışan işçiden su ister ve: “Haceru’l-Esved tarafından gelen gözden doldur. O Cennetten gelmektedir.” demiştir.

            Hz. Hâcer ve İsmail (a.s.) den beri gece gündüz çıkarılıp kullanıldığı ve her yıl milyonlarca hacının ve umrecinin hem içtiği hem de hediye olarak memleketlerine götürdükleri halde hiç azalmaması, renk ve tadının değişmemesi, her sene Berat kandilinde akşamla yatsı arası coşması Zemzem’in ayrı bir özelliğidir.

 

            Patlayan ayaklar

            Umrenin gereklerini veya daha doğru ifade ile şartlarını daha önce belirttim. Kabe’de en güzel ibadet tavaf.yani buraya özgü bir ibadet. Elbette her ibadet ayrı tatlı burada. Orucu ayrı, namazı ayrı tatlı. Ama tavafı her yerde yapamayacağımız için sınırlı süre içinde kaldığımız bu mekânlarda bol bol tavaf yapıyoruz.

            Ayaklarımız patladı. Su topladı. Yara oldu. Hem vallahi hem billahi şikâyetçi değiliz. Memlekette azıcık yürüsek ve ayakkabı ayağımızı vursa tüm canımız oraya toplanır. Oturur bakımını yaparız ve  o ayakkabıyı ne kadar yeni olursa olsun bir daha açtırmadan giymeyiz.

            Hele askeri görevimizi yaparken hasbelkader ayağımız su toplasa ki çok oldu dağda taşta, her türlü ilacı süreriz, gerekirse erzak getiren helikoptere kadar ayak kremi sipariş ederiz.

            Burada patlıyor ayak. Mermerin üzerinde, sıcak mermerde yürümekten, günde belki pek çok kilometre devirmekten patlıyor. Su topluyor. Kendimize ızdırap çektirmekten mutluluk duyacak kadar mazoşist değiliz. Tabiî ki acı veriyor. Ama bu acıyı günahların dökülmesine vesile görüyoruz. İnşallah diyoruz yaradan rabbim bu patlayan ayakların yüzü gözü hürmetine bizlerin ayaklarını cehennem ateşinden korur diye inanıyoruz.

            Kâbe’de namaz kılınacak yerlere ulaşım için koridorlar var. Yani kapalı koridor şeklinde değil. yol şeklinde boşluk bırakmışlar ve bu boşluklara plastik yolluklar sermişler. Bu plastik yollukların kanalları var. Yani şeritler kanal şeklinde. Öyle olunca ayakkabısız yürürken bu kanallarda ayağınızın acıdığını hissediyorsunuz. Ama ne kadar çok acırsa o kadar pişeceğini biliyorsunuz. Özellikle oradan yürüyoruz, çabuk iyileşsin diye.

            Tavaf alanı sıcak olduğundan ayaklar daha ısınıyor şaftlarda. Umrenin gereği olan Merve safa teperinde ise serin olduğundan daha farklı bir yapıda hareket ediyorsunuz.

            Türkiye’den giderken tavafta giymek için patik veya tavaf terliği diye adlandırılan bir şey almıştık. Bir defa giydim. Ayağım su topladığından kanama ihtimali vardı. Ondan giydim. Ama bir tavaftan sonra çıkardım. Bana göre değildi. Ben yalın ayak rabbimle daha rahat irtibat kuruyordum.

            Ömrümde ilk defa patlayan ayaklarım bana dert olmuyordu. Kendi kendime bakıyordum yaşlı amcalara, teyzelere, gençlere, çocuklara ve sana ne oluyor diyordum bunların arasında ayağını düşünüp isyan etmeye hakkın mı  var diyordum ve devam ediyordum şükür.

            Birde bizim hocanın damadı hafız Ademi ve grubumuzun genç kızı bizimde kızımızdan farklı görmeyip sevdiğimiz kızımız Yasemin’i düşünüyordum. Onlar maşallah bizim bir tavafımıza üç tavaf ile cevap veriyorlardı. Hadi birazda espri olsun diye yazayım. Adem hocayı bel fıtığından rahatsızlanınca tavaf sayısında sollayıp geçtim.

            Bizim hocayı düşünüyordum. Fiziki rahatsızlığı yani bel sıkıntısı varken, onca beraberinde götürdüğü kadının sorumluluğu varken bizden çok tavaf yapıyordu. O zaman benim dönmem dönmem dönmem dönmem daha fazla dönmem gerekiyordu. Günahlarıma kefaret olacaktı bu tavaflar.

            Safa Merve arasındaki yürüyüşler kefaret olacaktı bu ayak patlamaları.

Yazının devamı bir sonraki gün

Bu haber 4027 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
KIRIKKALEDE TARİH YAZAN ÜÇLÜ10 Ocak 2021

HABER ARA


Gelişmiş Arama

REKLAMLAR



 


RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi