Arınmaya yolculuk 10 bölüm
Kalbi Mekke için Medine için yanıp tutuşan ve oralara ulaştığında 9 şiddetinde sarsılanlar için yazılmış, hem bir rehber olsun, hem yaşadıklarımızı anlatısın amaçlı bu yazılara vesile olanlardan Yaradan razı olsun..
Kâbe’nin kısımları
HACERU’L – ESVED
Hz. İbrahim, Kâbe’yi inşa ederken tavafın başlangıç yerini tespit etmek için oğlu İsmail’e: “İnsanlara tavaf başlangıcı olması için, diğer taşlara benzemeyen ve bir işaret olacak bana öyle bir taş getir ki, onu buraya koyayım.” dedi.
İsmail taş aramaya gitti. Bir müddet sonra bir taş bulup getirdi. Fakat Hz. İbrahim o taşı beğenmedi. İsmail daha iyi bir taş bulmak için oradan ayrıldı. Hz. İbrahim oğlunun gelmesi gecikince, kendisi bulmak niyetiyle aramaya çıktı. Sağa sola bakınırken, Ebû Kubeys dağı dile gelerek, Hz. İbrahim’e seslendi: “Ey İbrahim! Senin için bende bir emanet saklıdır!” Bunun üzerine Hz. İbrahim, Ebû Kubeys dağına yöneldi.
Haceru’l Esved’in bulunduğu yeri gösteren Cebrail (a.s.) idi. Allah-u teâlâ, Nuh tufanından bu zamana kadar Haceru’l-Esved’i burada saklamıştı.
Hz. İbrahim, taşı yerden çıkardı ve şu andaki Kâbe’nin duvarında bulunduğu yerine koydu.
Köksal, Peygamberler Tarihi, c.1, s.202.
Tecrid-i Sarih Tercemesi, c.6, s.18.
Haceru’l-Esved bugüne kadar hep yerini muhafaza etmiştir. Defalarca yapılan tamirlerde onun yeri ve yüksekliği değiştirilmemiştir.
Rasûlullah Efendimizin mübarek ellerinin ve dudaklarının değdiği Haceru’l-Esved bugüne kadar her yıl milyonlarca insanın ellerini sürmesi ve öpmesi neticesinde aşınmış, hatta oyulmuştur. Bir eve gelenin ev sahibiyle musâfaha ettiği gibi, Allah Teâlâ’nın Beytine gelenlerin de bu mübarek merasimi icra niyetiyle bu taşı öpmesi, imkân bulamazsa uzaktan selâmlaması, Kâbe’ye gelenler için bir vazife olarak tespit edilmiştir.
Efendimizin: “Haceru’l-Esved Allah’ın yeryüzündeki elidir.” hadisi şerifi de bu inceliği ifade etmektedir. Bu bakımdan Haceru’l-Esved’i alelâde bir taş olarak düşünmek doğru değildir. Peygamberimiz onu öptü ve selâmladı ise elbet bunun bir hikmeti, manevî bir değeri vardır.
Peygamberimiz Haceru’l-Esved hakkında şöyle buyurmuştur:
“Haceru’l-Esved ve Makam-ı İbrahim, Cennet yakutlarından iki yakuttur. Allah (c.c.), Onların nurunu örtmüştür. Eğer örtülmemiş olsalardı, doğu ile batı arasını aydınlatırlardı.” “Haceru’l-Esved, cennetten inmiştir. O, indiği zaman sütten de beyazdı. Ancak âdemoğullarının hataları sebebiyle siyahlaştı.
Tirmizi, Hacc 49,878.
Kütüb-i Sitte, c.12, Hadis No: 4577.
“Bu taşın bir lisanı, iki de dudağı vardır. Kendisine hak üzere istilamda (el işareti ile selamlama) bulunanlar lehinde kıyamet günü şahitlik yapacaktır.”
“Kim Haceru’l-Esved’e yönelirse, şüphesiz Rahman olan Allah’a yönelmiş olur.”
“Haceru’l-Esved Allah’ın yeryüzündeki sağ elidir. Onunla kullarıyla musafaha eder.”
“Bu siyah taş, yeryüzünden kaldırılmadan önce ondan istifade edin. Çünkü cennetten çıkmıştır. Cennetten çıkan bir şeyin kıyamet gününden önce ona dönmemesi gerekir.”
Hacca veya Umreye gelenler Haceru’l-Esved’i sağ elleri ile selâmladıkları için memleketlerine döndüklerinde onların sağ ellerinin içi öpülür.
Kâbe'nin zaman içerisinde sel, yangın gibi çeşitli afetlere ve insanların saldırılarına maruz kalmaları sonucunda Hacer'ul- Esved de bazı hasarlar ve parçalanmalar meydana gelmiştir. Ancak her defasında bu parçalar büyük bir titizlikle yerine yapıştırılarak korunmaya çalışılmıştır.
Abdullah İbn-i Zübeyr’in Halifeliği zamanında, Halife ile Emevî Hükümdarı Yezid’e bağlı kuvvetler arasında şiddetli çarpışmalar oldu. Yezid’in taraftarları Mekke’yi kuşatmış, Kâbe’yi mancınıkla tâciz etmişti. Bu esnada Kâbe’nin örtüsü tutuşup yanmış, Haceru’l-Esved’de yerinden oynamış üç parçaya bölünmüştü.
Kütüb-i Sitte, c.4, s. 374
Kütüb-i Sitte, c.17, Hadis No: 6891.
Kütüb-i Sitte, c.4, s.374.
Kütüb-i Sitte, c.4, Hadis No:1339.
Abdullah İbn-i Zübeyr bu parçaları yapıştırtıp Haceru’l-Esved’i yerine koydurdu.
Hicretin 317. senesi Hac mevsiminde Ebû Tâhir Kırmitî denilen câni, beraberindeki çapulcularla Mekke’ye hücum etti. Harem-i Şerifteki ihramlı hacıların birçoğunu şehit ettikten sonra cesetlerini zemzem kuyusuna attırdı. Elindeki topuzla Haceru’l- Esved’in bir parçasını kırdıktan sonra onu yerinden söküp “Hecer” (Bugünki Bahreyn) beldesindeki karargâhına götürdü. Haceru’l-Esved 22 yıl orada kaldı. Bu süre zarfında hacılar onun yerini selâmladılar. Haceru’l-Esved’in iadesi için Ebû Tâhir Kırmıtî’ye elli bin altın teklif edildiği halde râzı olmamıştı. Abbâsi halifelerinden “Muti’lillah” zamanında, Kırmıtîler Haceru’l-Esved’i Küfe şehrine yolladılar. Oradan Mekke’ye gönderilip eski yerine konuldu. Gümüşten bir çerçeve ile korunmaya çalışıldı.
Hicretin 413. senesinde ise Haceru’l-Esved yeni bir saldırıya maruz kalmış, topuzla üç defa vurulmuş, yüzü çatlamış ve bazı küçük parçaları dökülmüştü. Bu parçalar toplanıp misk ve lük denilen zamk ile yerlerine yapıştırılmıştır. Bu saldırıyı yapan, oradakiler tarafından yakalanmış ve hemen oracıkta linç edilmek suretiyle
cezalandırılmıştır.
Hicri1040 yılında Osmanlı Sultanı 4. Murat döneminde gümüşten bir çerçeve ile muhafaza altına alınmıştır.
Tecrid- Sarih Tercemesi, c.6, s.109.
Yazının devamı bir sonraki gün
Bu haber 4264 defa okunmuştur.