SUÇLU ARAYANLAR
Ülkemiz demokrasi yolunda bir ilke daha adım attı ve kimine göre devletin başkanını, kimine göre Cumhurbaşkanını, kimine göre ise başkanını seçmek için sandık başına gitti.
Türkiye Cumhuriyetinin 12nci Cumhur Başkanı yüzde elli ikilik bir oy oranı ile Recep Tayyip Erdoğan oldu.
Muhalefet patilerinin başta Ana muhalefet ardından ikinci partinin bir araya gelmesi ve ondan fazla partinin de onlara vermiş olduğu destek ile çıkarmış oldukları aday yüzde otuz sekizlerde kaldı.
Bölücü terör örgütüne destek verdiğini her fırsatta onaylayan partinin ise çıkarmış olduğu aday bence oy patlaması yaparak yüzde onlara kadar geldi.
Pek çokları özellikle bu patlamanın sürpriz olduğunu düşünse de bence hiç garip karşılanmaması gereken bir sonuç oldu. Çünkü kendisini diğer iki aday ile özdeştirmeyen özellikle sol kesimin aşırıları buna destek verdi. Ardından aday olan şahsın söylemleri de etkili oldu. Aday hiç olmadığı kadar milli söylemler sergiledi. Vatan dedi, millet dedi, bayrak dedi. Keşke bu söylemlerine devam etse de ülkeyi gereksiz gerginliğe sürüklemese. Zira bir çatışmasızlık sürecinden geçiyoruz ve bu süreç ülkenin ekonomik ve özellikle psikolojik açısından zıplamasına yol veriyor. Bu rahatlama refahı beraberinde getirecektir. Yeniden sert söylemlerle ülkem terör ile anılır olacaktır.
Seçim biti. Seçimin sonunda ilk açıklamalar herkes tarafından merakla beklenirken önce çatı aday diye lanse edilen muhalefetin kaybeden adayı çıktı.
Kendince başarılı olduğunu anlattı. Hep söylüyorum netice önemli netice. Fenerbahçe güzel oynadı, çalım attı, pas verdi. Ee sonuç ne? golü Galatasaray attı ve üç puanı o aldı. Nerde bunun başarısı? Doğrudur muhalefetin bugüne kadar almamış olduğu oyu aldı doğru. Ama bu bir başarı değil başarısızlıktır. Çünkü netice ortada.
Milliyetçi hareketin lideri ve Ana muhalefetin sözcüsü de aynı bağlamda açıklamalar yaptı.
Hadi onlar siyasetçi, siyasetin doğası gereği en olmadığı bile olmuş gibi anlatma yeteneğine sahipler ve bunu yaptılar.
Peki, gazetecilere ve yorumculara ne oluyor?
Hepsi yenilgiye bir kılıf buldu.
En büyük enstrümanlarından biri anket şirketlerinin halkı maniple ettiği ve oy oranlarını bilerek yüksek gösterdikleri ve halkı yönlendirdikleri konusudur. Peki ne demiş anketörler?
Erdoğan için % % 52-55 bandında demişler. Yalan mı? Kaç puanlık bir yanılgı var. Evet, artı eksi iki puandır ama bu tür seçimlerde net sonuca varmakta oldukça zor değil midir? Çatı adaya %37-39 bandı demişler. Doğru. Kaç aldığını herkes gördü. On puan fark yok ki neler oluyor diye sorsanız.
Diğer savunma konusu ise seçime katılımın az olması. Allah Allah. İnsanlar bunu uygun görmüş. Şahsıma sorsanız onaylar mıyım? Yani isteyen oy vermesin diye düşünür müyüm? Hayır. Bence herkes demokratik hakkını kesinlikle kullanmalı ve eleştiri yapacaksa öyle yapmalı. Yoksa eleştirmeye bile hakkı yoktur oy vermediği bir seçimin sonucunu. Ama böyle düşündüyse diyecek pek bir şeyde yok.
Ayrıca seçime katılmayan herkesin muhalefete oy vereceği düşüncesi de yanlış. Sadece tatil yapan, denize giden muhalefet seçmeni mi? Ne biçim bir algı yönlendirmesidir bu?
Muhalefetin durumu budur. Cumhurun başı olan ve girdiği seçimleri kazanan Sayın Cumhurbaşkanına ise sözlerim elbette var. Onu bir sonraki yazıya aktarayım yer sıkıntısından dolayı.
Selam ve dua ile…
Bu haber 2709 defa okunmuştur.