ORADAKİ KUŞ
Bilmiyorum neden böyle, belki uzaklarda ömrümün büyük kısmını geçirdiğimden, belki anamın babamın mezarının burada olmasından, belki ağabeylerim,ablalarım,yeğenlerim ve akrabalarımın büyük kısmının halen bu şehirde yaşıyor olmasından ve galiba en önemlisi memleketim olmasından dolayı bir başka seviyorum Kırıkkale’yi.
Elbette hayatımda önem arz eden şehirler var. Ankara’sı,Mersin’i,Polatlı’sı var. Tek tek saymıyorum hatta Zaho’su, Duhok’u, Amediyah’ı, Süleymaniye’si var. Ama burası “benim yerim” diyeceğim mekan.
Galiba bu nedenle olsa gerek “buralara” bir şeyler yapmak niyetiyle yerleştim bu şehre ve bir şeylere birtakım hizmetlere talip oldum. Rabbim nasip ederse bir şeyleri yapma gayretimde devam edecek.
Şehrin eksikleri birçok. Tabi her gelen yerel yönetim kendince bir şeyler yapmış. Eksiklikleri gidermek adına çalışmış. Ancak köy yerleşim yerinden şehir yerleşimine geçmemiz bir türlü tam anlamıyla olmamış. Şehircilik adına çok fazla şey yapılmamış. Bize yakışmayan ancak gerçek manada tam bizlik bir olayla anılır olmuşuz. “kaldırımı bilmeyen şehir.”
Yerel yöneticiler elbet kültürel alanda, sosyal alanda da bir şeyler yapmışlar. Parklar, bahçeler yapılmış.Bu anlamda şehrin Keskin yönünden giriş bölgesi olan yani mahalle bölgesine güzel bir park yapılmış.İsmi her ne kadar şimdilerde yargılaması devam eden bir yasadışı örgütlenmenin adı ile paralellik taşıyorsa da çok önemli değil.
Şehirde araştırma yapıldığında bu parkın çok gerekli olmadığı, yapımı ile harcanan paralar ile çok şeyler yapılabileceği, neden bu masrafın yapıldığı konusunda bir takım söylentiler olsa bile ben aynı kanaatte değilim. Yani şehre kazandırılan bir park bence bir eserdir. Önemli insanlar da eserleri ile konuşulur ve onlar ile hatırlanırlar. Bu bakımdan ne kadar ortada söz dolaşırsa dolaşsın iyi bir hizmet olmuş.
Ancak, şehirlerin çeşitli sembolleri vardır. Kimi elması, kimi portakalı, kimi fındığı, kim karpuz, kimi sanayisi, kimi denizi sembol yapmıştır. Bu sembolleri her yerde kullanırlar. Flamalarında, şehirlerin girişlerinde kullanırlar bu sembolleri. Bu sembollerden gerektiğinde maketler yapıp satarak para da kazanırlar. Turizm amaçlı kullanırlar bu sembolleri.
Şükür bizim öyle sembollerimizden para falan kazandığımız yok. Bilmeyiz biz bu değerleri paraya çevirmeyi. Zaten sembollerimizi de tam kullanamayız hiçbir şehrimizi anlatan faaliyette.
Belediye Başkanımızın bir sözü var.” Şehirlerin girişleri insanın elbisesi gibidir. İlk intiba orada alınır” der. Söz ettiğim şehrin girişinde yapılan bu parkın girişinde bir G-3 piyade tüfeği var. Evet bu sembolümüz olabilir nihayetinde silah sanayi ile ünlü bir şehiriz. Bence bu top,tüfek,mermi maketlerini çoğaltmamız lazım. Bu silahlanma ile ilgili değil elbet ma bizim sembolümüzdür çoğalsın.
Bunlar tama ama orada birde kuş maketi var. Bunu kime sordumsa bilmiyor. Neye benziyor,neden burada heykeli var. Kimse anlam veremiyor. Bu nesli tükenen bir kuş desek, zamanında buraya özgü bir kuşmuş ta şimdilerde göç etmiş desek olmuyor bir türlü. Hatta Hacı Taşan’ın türküsünde geçen allı turna desek ona da benzemiyor. Neyin kuşu bu. Orada ne işi var. Bizi nasıl temsil ediyor da şehrin girişinde yer aldı. Sana ne? Diyeceksiniz ama inanın benim gibi “sana ne?” Olan çok insan var. Çok mu? Önemli hayır değil. Memleketin bu kadar sorunu arasında. Ama insan takınca takıyor işte. Hadi düşünün memleketimizin hangi özelliği o kuşun orada durmasını gerektiriyor.
İşte siyasi havadan böyle kaçılır. Bir sürede olsa kafayı dinlendirmek gerekmiyor mu?
Selam ve dua ile…