TAKDİRİ İLAHİ
Gazetelere yazılan yazılarda size dönen yorumlar daha farklı oluyor. İnsanlar sizin telefonunuzu buluyor veya yazdığınız gazeteyi arayıp direk yorumu yapıyor. Eğer size yapmışsa kendinizi savunma veya ne yapmak istediğinizi anlatma fırsatı buluyorsunuz.
Ancak internet ortamında yazmış olduğunuz yazılara gelen yorumlar farklı. Kim olduğunu bilmediğiniz, eğitimi, cinsiyeti, siyasi görüşü, yaşı gibi konuları bilmediğiniz insanlar sizin yazılarınız hakkında yorum yapıyor. Yazı hakkında yapsın tabi ama şahsınızla ilgilide yorumluyor. Oysa arasa sorsa karşılıklı hiçbir sıkıntı olmadan net anlaşacaksınız.
İşte bu yorumların birinde beni “Ergenekon’un siyasete girmiş elemanı” diye niteleyen birine diğeri cevap veriyor. Yok o “istihbaratın elemanı olmasa kısa sürede böyle ortada görünmezdi” diyor. Diğeri “hayır” diyor. Olsa olsa onun pozisyonu “falanca cemaatin siyasetteki adamı” şeklindedir.
Bu yorumları yapanlara yasal hakkın baki olmak kaydıyla “insaf” diyorum. Kardeşim gelin konuşalım. Her yerde bulma irtibat kurma imkanı varken çamur at izi kalsın anlayışı nasıl bir anlayıştır.
Bizim anamız belli babamız belli. Mayamız belli. Sülalemiz belli.
Şimdi bir hikâye daha yazacağım yeni bir damga vurulacak.
Risaleden mi bilmiyorum, ilk yazan ilk anlatan kim onu da bilmiyorum. Bunu yazdım diye hemen okyanus ötesinin adamı damgasını vurmaya gerekte yok. Ben sadece ilahi takdirin nasıl güzel anlatıldığını vurgulamak için bir dostun kaynaksız anlattığı yazıyı yazıyorum.
Çölde susuz yolculuk yapan birine koşarak yaklaşan aslanın homurtusu adamı dalgınlıktan kurtarıyor. Adam koşuyor, aslan koşuyor. Adam koşarken ayağı taşa takılıyor ve su kuyusuna düşüyor.
Kuyuya hızla düşerken kuyu içinde büyüyen bir ağaca tutunuyor adam. Tutunduğu ağaçtan nasıl yukarı çıkacağını düşünürken iki farenin ağacın kökünü kemirdiğini görüyor. Kemirilmeye dayanamayan ağaç kopuyor ve adam düşüyor kuyuya. Kuyunun altı akarsudur. Akıntıya kapılan adam çölün altından geçen yer altı suyu ile denize ulaşıyor.
Efendim hikaye denilecek, aslan yetişir, çölde taş ne gezer, kuyuda ağaç mı? Fareler kemirene kadar adam çatlar, çölün altında akarsuyun işin ne diye pek çok soru olacaktır. Hatta çölün yaşam, farelerin gece gündüz, ağacın meyvesi nimetler denilecek. Nasıl inanmak istenirse öyle inanılır.
Burada ki gerçek şudur.
Takdiri ilahinin önüne geçmek mümkün değildir. Rabbim ne takdir ederse o olur. Siz makamınızı kullanırsınız, mevkiinizi kullanırsınız, mali imkanlarınızı kullanırsınız ve karşınızdakini alt etme fırsatınız olur.
Kendinizce nedenler bularak susturursunuz ve etkisizleştirirsiniz. Dinlemezsiniz onu. Onun sizin iyiliğinize, memleketin faydasına iş yaptığını anlamak istemez, aslında gönül bağı olarak işini en güzel yapma gayretinden başka kafasının ardında bir şey olmadığını çözümlemezsiniz.
Ama Allah biliyordur ve bir takdiri vardır elbet.
Yapılanları karalamak veya farklı alanlara çekerek insafsızlık edip, yaptıkları yorumlarla farklı alanlara çekmeye çalışanlara şucu bucu yakıştırması yapıp haksızlık edenlere söylenecek en etkili söz galiba sizin hesabınız varsa rabbinde hesabı vardır ve ilahi takdirin önünde baraj olsanız patlarsınız demek lazım.
Selam ve dua ile…
Bu haber 3974 defa okunmuştur.