İĞNEYİ KENDİMİZE
Memleketimin her halini seviyorum ve bu memleketime bir şeyler yapma arzusunu taşıyorum bu duygularımı da her fırsatta eş dost tanıdıklarımla paylaşıyor yazılarımda da belirtiyorum.
Şehrimizin sorunlarını dile getirirken birilerine ters düşüp yapılan hataların yüze vurulması ile zaman zaman çok iyi dostluk içinde olduğunuz insanlarla ters düşebiliyor onların adeta ekşiyen yüzlerini telefonun öbür ucundaki sesinden bile anlayabiliyorsunuz. Ancak cumhur’un çıkarları varsa “aman kırılmasın kimse” düşüncesini bir kenara bırakmamız lazım.
Gelelim konumuza;
Bir gün önce yağan yağmur ile hayatımızın nasıl felç olduğunu gördük. Bu kelimenin tam anlamıyla rezillik.
Bir eğitimci arkadaşım cumhuriyet caddesi ile Zafer caddesinin kesiştiği noktada yolun karşısına geçmek istemiş. Yanında ilkokula giden çocuğu var. Okuldan aldığı çocuğu yağmur sularının yerine yoldan geçen sel suları ile daha çok ıslanmış. Adeta yüzerek geçirmek zorunda kaldığını anlatıyor. Nasıl bir alt yapı anlayışı ile yapılmış ki bu yağmur suyunun tüm akıntısı yolu boydan boya kaplayarak akıyor. Geçişlere imkan tanımıyor.
Şuan yüzümüzün akı olarak inşasına başladığımız Atatürk Bulvarındaki durum daha kötü. Yapımı biten noktalarda sular dükkânların içine akıyor. Esnafın nasıl sel ile mücadele ettiğine şahit oldum. Nasıl bir yapı anlayışı ile yapıldı bu kaldırım ki sular dükkânlara doluyor. Bu işin başında olması gerekenler denetlemesi gerekenler nasıl atlamış bunu. Elbette esnafın bana ettiği sitem doğrultusunda bende ilettim Belediye Başkan yardımcısına bu durumu. İnşallah düzelir.
Aynı bölgenin yapılmayan yerinden ise karşıya geçmek için atletizmimde madalya sahibi olmak gerekiyor.
Araba parkı konusunda kıt imkânlara sahip olan memleketim için yegâne yerlerde olan Kızılkanat alışveriş merkezi altını tamamen sel suları doldurmuş. Arabanızı park etmeniz ve ayakkabı ve çoraplarınızın ıslanmaması imkânsız. Oradan çıkıp camiye namaz kılmaya girseniz hoca kovar inanın almaz ayaklarınızı kurutmadan cami içine. Nasıl bir anlayış tarzı hâkim oldu acaba buranın girişinin yapımına ki havuz gibi su alıyor burası.
Birde yama asfalt yapılmayıp çakıl dökülen yerler var. O kum ve çakılı görmek isterseniz yağmur bitiminde atıldıkları yerin metrelerce uzağında bir yerele yığılmış olarak bulabilirsiniz. Hangi anlayışla rast gele tamir amaçlı çakıl atılır ve pekiştirilip üzeri asfaltlanmadan terk edilir anlamak mümkün değil.
Sadece bir iki mekândan söz ettim. Şehir genelinin böyle olduğuna herkes şahit değimli? Yapılan işlerden sorumlu olan sıralı kim varsa işi bizzat denetlemesi lazım. İşi yapan ustanın mahareti çok önemli ama kontrol mekanizmasının işin başında durarak hataları ilk aşamada düzeltmesi daha önemli değimlidir? Diğer durumda hem bir iş yapboz gibi defaten yapılır bozulur ya da eksik yapı şeklinde halkın faydasına olsun düşünülürken ıstırabı olur.
Günümüzde alt yapıdan sorumlu olan en alt seviyeden en üst düzeye kadar yöneticilerin kendilerini test etmesini bekliyoruz ne kadar sık ve etkili denetim uygulanıyor.
Bu sadece bu günkü yönetimin sorunu değil tabi. Şimdi buralardan sorumlu olanların acilen çözüm üretmesi ve şehir görümüne kavuşturması gerekiyor Kırıkkale’yi. Aksi takdirde büyük köy unvanımızı taşımaya devam ederiz.
Selam ve dua ile…
Bu haber 3919 defa okunmuştur.
