JİTEM KATİL Mİ?
Ermeni yazarın öldürüldüğünde elimize pankart alıp sokaklara çıkıp “bizde Ermeni’yiz” demedik diye Faşist kafalı diye eleştirenlerin hedef tahtasına oturtulanlar kadar güzide ülkemde farklı haksızlıklara uğrayanlar da var.
Bir düşünceyi, bir insanı, bir olguyu savunduğunuz zaman onun doğrusunu yanlışını kayıtsız şartsız kabul ettiğiniz anlamına gelmez değil mi? Eğer yanlışı varsa “hatalısın arkadaş” demememiz mi gerekiyor.
Bugün doğrusunu biliyorsak elbet “aferin” diyeceğiz. Örnek olması için reklamını da yapacağız. Ama yarın bir hatasını gördüğümüzde “kral çıplak” ta diyeceğiz ve bunu hep yapacağız.
Zaman içerisinde hem ülkemizi yönetenlerin ve hem de ilimizi yönetenlerin vali olsun, başkan olsun, müdürü amiri olsun hatası varsa “dost olduğumuzdan” hatasını söyledik. Bazen köşemizde bazen oturup kahve içerken bazen makamına gidip bizce yanlış olanı söyledik. Doğrusu varsa bunu da dile getirdik. Helal olsun dedik. Yine ”dost olduğumuzdan” gururlandık başarısı ile. O ! İnsan bizi dinledi veya dinlemedi bilmem o onun sorunu.
Şimdi bir doğrunun hakkını vermek gerektiğine inandığımızdan bu yazıyı yazma ihtiyacı duyduk.
Bölücü terör örgütünün yetmişli yılların sonunda hala netleşmeyen ve gri kalan bir takım güçler aracılığı ile kurulduğunu biliyoruz. Bu yapılanmanın Ergenekon terör örgütü diye adlandırıp pek çok insanın içeri alındığı yapılanma ile ilgisini tarih çözecektir. Ancak şimdilerde basında bu iki illegal yapılanmanın iç içe olduğu ve kardeşkanı dökenlerin müşterek kaynaktan faydalandıkları söyleniyor.
PKK ve yaptıkları ortada. Ancak Ergenekon hala çözülebilmiş değil veya olduğu olacağı bu kadar. Eğer bu kadar değil de bazı irdeleyicilerin anlattıkları gibiyse vay halimize. Zira siyasi partilerden tutun, derneklere, bürokrasiye, askere, sivile, esnafa, memura her yere yayılan bir virüs gibi ve tam çözümlenmesi mümkün değil.
işte bu oluşum ile kurulan bölücü terör örgütünün önüne geçmek için legal veya illegal bazı oluşumlar çıktı zaman içinde ortaya. Bunlardan biri Hizbullah idi. Bölücü terör ile mücadele ettiler ve gerçekten bir dönem onların korkulu rüyası oldular. Ancak olumsuzluklara karıştılar ve devlet enselerinden tuttu attı içeri.
Bir diğer oluşum ise Jitem’di. Artık varlığı deklare olmuş ve zaman içerisinde söndürülmüş bir yapılanma olduğu ortaya çıkan Jitem’inde mutlaka kuruluş amacına uygun işler yaptığını tahmin ediyoruz. Tahmin ediyoruz diyorum zira halen araştırma içerisinde olunduğundan kalemimizden böyle dökülüyor. Çünkü mutlaka bu oluşum halisane duygular ile yapılmıştır.
Bu günlerde Diyarbakır cezaevi yakınlarında ortaya çıktığı iddia edilen mezar kalıntıları ve kafa taslar ile Jitem tekrar gündeme oturdu. Orada ortaya çıkanların tek sorumlusu Jitem gösteriliyor. Tabi ki bu olay Jitem üzerinden askere saldırı ile devam ediyor. Zaten salyaları ile askere saldırmayı bekleyen zihniyette ipinden kopup atılıyor askerin üzerine.
Daha ortada fol yok yumurta yok. Bir çıkarılsın, araştırılsın, soruşturulsun ondan sonra kimin ne suçu varsa elbet suçlular cezalarını çeksin. Ancak şimdiden bir bardak suda fırtına koparılıp askere vurmak ne kadar doğrudur.
O mezarları bölücü örgütün yapmadığı, o insanları oraya onların gömmediği ne malum. Efendim Jitem’e yakın yerdeymiş. Olsun. İstenirse bir ordu gömülür yan apartmana çaktırmadan.
Evet; şimdi bunları söyledik diye militarist düşünceci mi olduk? Asla. Demokrasi en güzel yönetim biçimi. Ama demokrasinin ardına sığınıp bir zamanlar vatan için millet için iyi işler yapanları da yargılamadan mahkûm etmek! Anladınız siz.
Selam ve dua ile…
Bu haber 3827 defa okunmuştur.
