ÖNCE BABA DİL… SONRA ANA DİL
Yabancı basını takip etme, hem lisan sorunu hem de kendimizce birçok senaryolar ile sebep üretebileceğimiz nedenlerden dolayı takip etme imkânına sahip değiliz.
El alem nelerle uğraşıyor bilmiyoruz. Onların gündemi ne onu da bilmiyoruz. Ama benim güzide ülkemin gündemi yine Kürt sorununa endekslendi. Yine bir numaralı konumuz yaklaşık 30 yıldır olduğu gibi, doğu veya Kürt veya terör veya etnik ayrılık veya etle tırnak misali ayrılmaz denilen farklı ama aslında birbirinden pekte ayrılmaz görünen malum mesele.
Hal böyle olunca ömrünü ikiye ayırdığında, büyük çoğunluk olan tarafta askerlik yatan bizlerinde söyleyecek sözü oluyor.
1980 li yılların ilk yarısı. Kurayı çekip görev yerimize gittik. Yaşları bizden büyük birçok askerin sorunları ile uğraşmak zorunda kaldık birden. Gençliğe yeni adım attık ama kendi sorunumuzdan çok başkalarının sorunları ile olgunlaşmaya çalıştık görev gereği.
Birliğimde adını dün gibi hatırladığım Abdullah toptik adlı Mardinli bir askerim var. Bildiği tek Türkçe kelime “komitani” demek olan bu asker son derece saygılı ve çalışkan. Fakat Türkçe öğrenme sıkıntısı var. Meslek hayatımın diğer safhalarında çok kere kullanmak zorunda olduğum “tercümanla anlaşma” olayına ilk orada başlamak zorunda kaldım. İtaatinde hiçbir sorun görmediğim bu asker terhis olurken anlaşacak kadar olmuştu. Eminim çok zorluk çekti askerlik hayatında ama çocuklarına çektirmeyeceğinden, mutlaka ulusal dilimizi çocuklarına öğreteceğinden, onlara bu sıkıntılarını anlatıp ders olmasını sağlayacağından şüphem yok.
Yaşı 30 un üzerinde olup askerliğini yapan arkadaşların hatırlayacağı gibi askeriyede farklı dil kullanmak yasaktı. Halende yasak ama yumuşatıldı tabiî ki. Öyle güzümüzdeki gibi cep telefonu falan yok tabi. Ankesörlü telefon var. Başında mutlaka sorumlu var. Farklı bir lisan kullandırmadan konuşulmasını sağlıyor. Bunun elbette ilk sebebi istihbarat. Birlik hakkında bilgi verilmesini önlemek amaçlı yapılan bir tedbir alma bu.
Askerin biri hasta anası ile konuşmak istiyor. İyi konuşsun. Atsın jetonu konuşsun. Ama öyle değil işte. Anası Türkçe bilmiyor. Sıkıntı orada. Yine tercüman aracılığı ile konuşturduk askeri.
Açılım hayatımızın bir yerlerinden bizlere yansımışken iki anımı paylaştım sizinle. Amacım açılım yapılırken iyi değerlendirilmeli diye düşünülmesini sağlamak. Devlet önce; yolu, suyu, okulu yapacak. Bu okullarda güven içinde okunmasını sağlayacak. Türkçeyi öğretecek ve tavizsiz olarak tüm resmi kurumlarda konuşulmasını sağlayacak. Resmi kurumlarda ulusal dilini bilmeyenin işi yürümeyecek. Ondan sonra ana dil elbette önemli Anadilini öğrenmeleri için her türlü kolaylığı sağlayacak. Bundan doğalı olamaz.
Eğitim öğretimin ulusal dil dışında yapılması birlikteliği değil kesinlikle ayrımcılığı getirir. Bizim ayrımcılığa değil birlik olup dosta güven düşmana korku verecek durumda olmamız lazım. Yüz yıllarca kolay kalmadık bir arada. Bu güzelim ülkeyi de kolay kurmadık. Hiçte slogan falan değil “bir karış toprağına varlığımız kurban ederiz.” Düşünmeden.
Önce hepimizin anlaşacağı ve millet olma, ulus olma şartlarından olan ulusal lisanımızı öğrenip, tüm resmi işlerimizde onu kullanacağız. Sonra isteyen kültürünün idamesi için anadilini kullanacak. Makul olan, olması gereken, üzerinde ittifak yapılacak birinci şart bu bence.
Selam ve dua ile…