ÖZEL KALEMLER VE BASIN MÜDÜRLERİ
Hani tam atasözü olmasa da Anadolu’da güzel bir deyim vardır. “büyük başın büyük derdi olur” derler.
Büyük makamları işgal eden insanların, o makamların kalıcı olmadığını bilmesi gerektiğini, bu nedenle sahip oldukları makamları yüceltmesi gerektiğini, o koltukları tevazu ile doldurdukları takdirde ileride isimleri anıldığında takdir ve sitayişle anılacaklarını söylemiştik.
Şimdi bu makamların sahiplerini çalışmalarında en çok rahatlatacak ve yönlendirecek insanlardan olan özel kalem müdürleri ve basın müdürlerinden söz etmek istiyorum. Sözüm; Basın müdürü veya özel kalem müdürü olmayan makam sahiplerinin ise sekreter veya yetki verdiği memurlarına olacaktır.
Bir makam sahibinin ikici adamlığı denen yardımcılığını yapmak çok zordur. Yardımcı olan amir, kendi düşünce ve isteklerini öteleyerek tamamen asıl amirin stilini uygulamak zorundadır. Onun yani asıl amirin isteklerini çalışanlar üzerinde görmek zorundadır. Bu davranışlar kendisine terse gelse de kendi isteklerini uygulayamaz. Uygulamamalıdır.
Bu yardımcılar ast kademedeki çalışanların istekleri ve amirin emirleri arasında süspansiyon görevi yapmak zorundadır. Her iki isteği de diğerine yumuşatarak iletmek zorunluluğu vardır.
Basın müdürü ve özel kalem müdürleri ise, basını ve halkı takip ederek isteklerini ve gündemi amire iletmek zorundadır.
Bu iletim öyle olmalıdır ki, o amir hakkında çıkan yazıların bir özeti olmamalıdır sadece. Gündemi özetlemelidir. İşgal ettiği makam ile ilgili gelişmeleri yansıtmalıdır. Köşe yazılarından tutun, haber, yorum hatta reklâma kadar her şey hakkında bilgi verilmelidir. O gün olan ve olabilecek işgal ettiği makam hakkındaki ve güncel olaylar hakkındaki tüm bilgileri kapsamalıdır.
Bu yansıtmayı yaparken amir gibi düşünmeli ve uzun uzun anlatmak yerine güzel özetini sunmalıdır. Ancak bu özeti sunarken kendi istediği yerleri değil, amirin işine yarayacak yerleri belirleyerek sunmalıdır. Kendi fikirlerinin sunulacağı yer ve zaman basın özetlerinin arz zamanı kesinlikle olmamalıdır.
Bu sunuşu yapmadan önce tabiî ki en ince detaylara kadar okunmalı, takip edilmeli ve not alınmalıdır. Yoksa yavan ve yandaş birkaç yazı ve yorumun sunulması ve yanlış yönlendirmeden öteye gitmesi mümkün değildir. Herkesin iyi dediği, güllük gülistanlık görülen bir yönlendirme ile doğal olarak makam sahibi de gerçekçi olamaz.
Şimdi ilk tepkileri görüyorum. Basın ve özel kalem müdürlerinin “bu adam kimde bize akıl veriyor” demelerini de anlıyorum. Ancak sözüm kesinlikle işini iyi yapan değil. Kesinlikle akıl vermekte değil amacım. Zaten üstüne alınanlar emin olun kendinde eksiklik gören görevlidir.
Burada çeşitli platformda o makam sahibinin bilmesi gereken konunun gündeme geldiğinde basında çıkıp tartışıldığını, yazıldığını, çizildiğini bilmemesi acı ve acayip oluyor. Bunu söylemeye çalışıyorum. Amirini bu hale düşürmemek için bu görevi yürüten arkadaşların özel bir gayret ve ciddiyet göstermesi gerekiyor. Bu yazının ana fikri budur.
Bu yazı gidecek mi acaba amirinize. Gösterip üzerinde fikrinizi beyan edip, olumsuz örnek olmadığınızı, sizin olumlu örneklerden olduğunuzu söyleyerek, makam sahibinin gözü, kulağı, dili ve zamanı geldiğinde aklı olduğunuzu kendisine anlatabilecek misiniz? Bakalım? Buyurun test edin kendinizi.
Selam ve dua ile…
