Arınmaya yolculuk 35 bölüm
Kalbi Mekke için Medine için yanıp tutuşan ve oralara ulaştığında 9 şiddetinde sarsılanlar için yazılmış, hem bir rehber olsun, hem yaşadıklarımızı anlatısın amaçlı bu yazılara vesile olanlardan Yaradan razı olsun..
Manevi huzur
Toplam 400 bin metre kare üzerine kurulmuş olan, kapalı alanında 300 bin kişinin, açık alanlarında dokuz yüz bin kişinin ve üst katlarında 90.000 kişinin aşağı yukarı toplam aynı anda bir milyon kişin namaz kılabildiği bir alandır.
Medine’ye hicretten sonra ilk kerpicini Resulullah’ın bizzat kendisinin koyduğu ve ardından sırasıyla Hz. Ebubekir, Hz Ömer, Hz Osman ve Hz Ali’nin koyduğu bir mescit yapılmıştır. Mescidin hemen bitişiğine Resulullah’ın ailesi için odalar yapılmıştır.
Bu odalardan biri Peygamberimizin eşi Hz. Ayşe validemize aitti. Peygamberler vefat ettikleri yere defnedilirler hadisi şerifi esasınca Hz Ayşe’nin odasında vefat eden peygamberimiz orada defnedilmiştir. Hemen yanına dava ve hicret yol arkadaşı Hz Ebubekir ve daha sonra Hz. Ömer defnedilmiştir. Mescit tarih boyunca pek çok tadilatlar görmüştür. Atamız Osmanlılar zamanında genişletilen çalışmaları yapılmış, güzel hat sanatı ile süslenmiştir. Suudi hükümeti tarafından son şekli yapılarak ibadete açılmıştır.
Ravza hakkında geniş bilgiyi ilerleyen bölümlerde vereceğim. Tekrar geldiğimiz güne gidersek; selamlamada ayaklarımız titriyor. Heyecan ve şükürden dilimiz tutuluyor ve dudaklarımız kuruyor. Ne mübarek bir insanın karşısında ne mübarek bir yerdeyiz ve ne mübarek bir görev için yani bu mübarek insan ile hac sevabı alıyormuşçasına umredeyiz.
Ayakların titremesi, gönlün titremesi, bacakların dolaşması ilk heyecan yapılan dualarla atlatılıyor.
Otele dönüyoruz. Yerler hazırlanmış. Bavullar yerleşiyor ve ilk iftar için yemekhaneye giriliyor. Medine de kaldığımız bugün hariç diğer günlerin iftarlarını şükürler olsun hep Ravza’da yapıyoruz. ilk günün acemiliği ve yolun yorgunluğu bugün bunu gerektirdi. Ardından yatsı namazı ve teravih namazı için yine Resulullah’ın yanındayız.
Ramazanın son on gününde gece namazı birlikte kılınıyor. Teravihten sonra kalıyoruz Ravza’da ve gece namazını kılıyoruz. Şükürler olsun. Sonra sahur ve sabah namazı kılınıyor.
Tarihi ile Medine
Birinci Akabe biatinden sonra Medine’ye öğretmen olarak gönderilen Mus’ab bin Umeyr’in gayreti ve Allah (c.c.)’ın inayetiyle Müslüman olan bazı Medineliler, ikinci
Akabe biatiyle Peygamberimizi kendi beldelerine davet etmişlerdi. Efendimizin Medine’ye hicretiyle Sahabe ve Ensar unvanı alan Evs ve Hazrec’liler de eski düşmanlıklarını unutarak Efendimize ev sahipliği ve komşu olma şerefine nail oldular.
Medine tarihi ile ilgili bir rivayette ise:
Peygamberimizin Medine’ye teşrifinden yıllar önce yaşayan Yemen Meliki Es’adül-Himyeri, güçlü bir kraldı. Önceleri, Medine’yi kuşatmak için ordusuyla buraya gelmiş, karşısına çıkıp: “Sen burayı kuşatamazsın. Burası geleceğini beklediğimiz son peygamberin hicret edeceği beldedir.” diyen iki genci de yanına alarak geri dönmüştü.
Es’adül-Himyeri artık ehl-i İman dı. Es’adül-Himyeri, bir gün tacını ve saltanatını Yemen de bırakıp, Medine’ye geldi. Burada Efendimizin hicret edeceği beldeyi öğrenip, Onu karşılamak, getirdiklerine iman etmek, dini tebliğinde kendisine destek olmak isteyen dört yüz din âliminin beklediğini gördü. Onların bu samimi hallerini görünce, her birisine bir ev yaptırıp diğer ihtiyaçlarını da karşılayarak, gönüllerini aldı. Gelişini beklediği son Peygamberi misafir etmek için bir ev daha yaptırmış, hasretle o kutlu ânı bekliyordu.
Hayat sınırlı, ömür kısaydı. Ölüm emareleri belirince, en çok güvendiği adamını yanına çağırıp ona bir mektup bıraktı.
Zamanına yetişemeyip göremeyeceği son Peygambere ulaştırılmasını vasiyet etti. Bu mektupta şunlar yazılıydı: “Ya Muhammed! Ben, sana, senin Rabbine, Rabbinden getirdiğin her şeye iman ettim. Bu mektubum sana ulaşırsa ahiret gününde bana şefaat et ve beni unutma! Şunu bil ki ben, daha sen gelmeden ve Allah daha seni göndermeden önce sana iman etmiş öncülerdenim. Ben, senin ve İbrahim’in dini üzereyim.”
Ve, O’nun gelişini beklerken ötelere pervaz etti. Çocukları babaları kadar hassas değildi. Babalarının yaptırdığı bu evi ellerinden çıkarıp sattılar. İşte bu ev, miras yoluyla el değiştire değiştire Ebâ Eyyub-el Ensari’ye intikal etti. Peygamberimiz Medine’ye hicret edince herkes Efendimizi evinde misafir etmek istemiş, devesinin yularına sarılarak “Buyurun ya Rasûlallah” demişti. Efendimiz gülümseyerek: “Onu kendi haline bırakınız, o memur dur” buyurmuş, deve önce Mescidin yapılacağı yere çökmüş, sonra hemen kalkıp, ikinci bir yere çökmüştür.
Burası Halid b. Zeyd (Eyyüb-el Ensarî)’in evinin en yakını idi.
Belki Yemen Meliki O’nu misafir edememişti ama Allah (c.c.), onun bu samimi duygularını boşa çıkarmamış, habibini hicret ettiğinde içinde kalması için yaptırılan bu evde ağırlıyordu. İki katlı olan bu bina, Yemen Tübba’ Es’adül Hımyeri tarafından yaptırılan ev olarak bilinirdi.
Hz Ebû Eyyub, o gün Medine’nin en bahtiyarı idi. Bu sevincini dostlarıyla paylaşmak istiyor, şöyle diyordu: Ben Ahmet diye birisini biliyorum ki O, Allah tarafından herkese gönderilen bir Rasul’dür. O, yaratılmışların da en şereflisidir…Şayet ömrüm, O’nun ömrüne yetişirse; O’na en sadık bir vezir, Ve yanındaki amcaoğlu gibi olacağım….Bugünden ben kılıcımla, O’nun düşmanlarına Savaş ilan etmiş bulunuyorum..Böylelikle O’nun sinesinde meydana gelecek sıkıntıları Şimdiden bertaraf etmiş olayım…
Bu şiir yıllar öncesinden Efendimizin aşığı Yemen Tübba’ Es’adü’l- Hımyeri’ye aitti. Kâbe’ye ilk defa örtü örtenin Yemen Tübba’ Es’adü’l- Hımyeri olduğu bildirilmektedir. Peygamberimiz; “Tübba’ sövmeyiniz çünkü O Müslüman olmuştur.” buyurmuştur. Tübba’ın, tevhid esası üzerine kurulu olan Hz. İbrahim (a.s.)’in dini üzerine yaşadığı bildirilmiştir.
Yazının devamı bir sonraki gün
Bu haber 3748 defa okunmuştur.