KOMUTANSIZ BİRLİK
Askeriyede bir söz vardır ki bunu sivil hayatta da görmek hem şık olan hem de doğru olandır. “yapılan yapılmayan her şeyden komutan sorumludur” savaş ta kazanılıyorsa, cephe de terk ediliyorsa, mevzi savunması da yapılıyorsa veya içeride bir yolsuzluk varsa. Yani ne olursa olsun şartlar nasıl gelirse gelişsin komutan bir numaralı sorumludur.
Şimdilerde “balyoz” harekatının sanığı olarak (ki henüz soruşturma ve yargılama safhasında olduğundan konu hakkında görüş bildirmek doğru değildir diye düşünüyorum) tutuklanan komutanların yerine kim bakacak tartışması gereksiz yere başlatıldı.
Gereksiz çünkü devlette devamlılık esastır. Bürokrasinin her kademesinde biri giderse biri gelir. Kimsenin yeri doldurulamaz değildir. Anadolu tabiri ile kimse bulunmaz Hint kumaşı kesinlikle değildir.
Milli eğitim müdürü görevden alınırsa veya bir yola görevinden uzaklaştırma olursa nasıl o kurum bir ardından gelen bürokrat ile götürülürse mevzu bahis olan birliklerde anı şekilde yönetilir.
Kaldı ki izin, istirahat, yurt dışı görev gibi kurs gibi sebeple ayrılan bir komutanın yerine eşiti veya bir alt rütbedeki personel göreve devam eder. Bu ne ilk olan bir durumdur nede son defa olacak bir vekâlet durumudur.
Çok iyi hatırlıyorum özel birlikte Alay olarak göreve gidildiğinde Ankara’da kalan unsurların başında Kıdemli Başçavuş kalmıştı. Alay komutanı olarak imza yetkisine sahip olan bu Astsubayın vekâleti esansınca en ufak bir sıkıntı olmadığı gibi sıralı komutanları tarafından da ödüllendirilmişti. Aynı durumda olan ve Tabur komutanlığına vekâlet edenlerin yani kadrosu yarbay olan bir makama vekâlet edenlerden biride bendim.
Şunu söylemeye çalışıyorum.
Bu tür söylentilerin neden ve hangi amaçla yapıldığını anlamakta güçlük çekiyorum. Kimler bu safsataları kamuoyunun kafasını karıştırmak için ortaya atıyor bilmiyorum.
Ama doğru değil.
Bir önceki yazmış olduğum yazıda bilgi kirliliğinden söz ediyordum. İşte tam da bunu söylemeye çalışıyorum. Psikolojik harekâtın bir bölümü de bu tür bilgi kirlililiği ile insanların kafasını karıştırmak ve otoriteye karşı güven bunalımı oluşturmaktadır.
Bu güven bunalımını yaparken en büyük destekte kesinlikle basın ve yayın organlarını kullanmaktır. Son günlerde yapılan tartışma programlarının ana teması bu tür basit ve asıl konuyu asıl temayı konu dışına atan, merkezden uzak tutan tartışmalar olmuştur.
Amaç üzüm yemek mi yoksa bağcıyı dövmek mi? Bunu iyi tahlil etmek gerekiyor. Yargılama yapılsın suçlu olan yasal olarak cezasını çeksin. Suçlu olmayan görevinin başına aslanlar gibi geçsin ve sevk ve idareye devam etsin birliğini. Bunda sıkıntı olmaz.
Elbet vekil olan kendi sistemini oturtamadığı için zorlanır. Ama silahlı kuvvetler çok köklü ve her şeyin talimatı, kanunu olan bir yapıya sahiptir. Vekâletlerde hiç sıkıntı olmaz. Birlikte, komutanda, üstüde, altıda bu aklanmadan (suçluysa cezasını çekmekten) hiç gocunmaz. Kamuoyu rahat olsun halkımın kafası karışmasın.
Selam ve dua ile…
Bu haber 4423 defa okunmuştur.