HABUR KAPSINDAN GİRENLER
Özellikle insanın başından geçenleri paylaşması ve bu tecrübelerini düşünceleri ile birleştirerek birilerinin birikimine sunmak çok daha etkili oluyor diye değerlendiriyorum.
Habur kapısına ilk gittiğim ve oradan kuzey ırak’a ilk geçtiğimde yıl 1994 idi. Terörün tırmandığı yıllardı. Her gün bilmem kaç tane terörist öldürüldü veya maalesef içimizi yakan şehitlerimizin çok olduğu yıllar o yıllar.
Habur kapısına mazot taşıyan kamyonlar veya kuzey ırak’a geçip oraya birkaç malzeme götürüp oradan ucuz akaryakıt taşıyacak kamyonların beklediği yollardan geçerek vardık. Bizim tarafın öteki tarafa göre çok düzenli olduğunu, bizim büyük devlet olduğumuzu ve bir nizam bir intizamın olduğunu o gün daha bir gururla müşahede ettim.
Öteki taraf zaten peşmerge kontrolündeydi. Bazılarının elinde bir odun parçası bazılarının elinde kaleşnikof tüfek bazılarında ise cop vardı. Belli ki düzeni sağlamak için insana insanlık dışı muamele ediliyordu. Otoritenin serlik ve şiddet ile sağlandığı bu tür yerlerde bu görüntülerin olmasının normal karşılanması gerektiğini yıllarca aynı kapıdan karşıya geçip orada görev yaptıkça anladım.
Konum o otoritenin saçmalığı değil elbet.
Barış ekibi veya iyi niyet ekibi olarak adlandırılıp Türkiye’ye terörist başının talimatı ile sokulmaya çalışılan terör örgütü üyelerinin nasıl ellerini kollarını sallayarak Habur kapıya ulaştıklarını bu otoritenin zafiyetinden anlamak gerekiyor. ABD işgali ile biraz daha düzene girdiğini düşündüğümüz bu kapıya kadar Barzani’nin kontrolünde olan bölgeden nasıl çıkıp ta geliyorlar anlamak mümkün değil. Teröre bulaşmamış kamplarda yaşayan insanlar arasından seçilmiş yalanlarına inanmamak gerekiyor. O kamplarda bulunup terör örgütüne destek vermeyen bir kişi bulamazsınız. Zaten destek vermeyenin yaşama şansıda yoktur. Yakın çevrelerimle bile paylaşamadığım şekilde bu konuyu biliyorum.
Bu insanlar geliyor. Ülkemde nasıl karşılanacağı belli. Mevcut terör yasasına göre suça karışmış olanlar tespit edilip bir süre yattıktan sonra serbest bırakılacak. Suça karıştıkları tespit edilemeyenler ise salıverilecekler. Hayatlarını içimizde sürdürmeye devam edecekler.
Bin kere söyledik. Bu insanların rehabilitesi çok zor. Gitsinler onları besleyip büyüten ülkelerde yaşasınlar. Aramıza girmesinler diye. Bunu açılımı yapan hükümet sağlamalı. Gerekirse el altından görüşmeler yaparak bunu başarmalı.
Hükümet bunu başaramazsa bu teröristleri güllerle, çiçeklerle karşılayan üzerlerine gül yaprakları döken meclis uzantılarının sağlaması gerekiyor. Onların nasıl olsa çok çevreleri var bunu sağlayacak. Dış ülkelerde Türk düşmanı olmak zaten prim yapan bir düşüncedir. Bu düşüncedeki ülkelerden yardım alarak başka ülkelerde yaşasınlar. Ama aramızda değil. Aramızda yaşarsa şehit aileleri rencide olur. Kalpleri kırılır. Zaten bunlarında içlerinde isyan duyguları hat safhada olduğundan bize uygun yaşayamazlar. Uyum sağlamakta zorlanırlar. O zaman kandırmayalım birbirimizi. Bugün Habur’dan girenler yarın Avrupa’dan girenler öteki gün Kandil’den girenler karıştırır bu güzelim yurdumu.
Güzide ülkemin gariban vatandaşının kafasını dağdan inenlerin veya meclis uzantılarının veya onlara ülke bulamayanların karıştırmaya hakkı yoktur. Onlar başka ülkede mutlu olsunlar. Mesela yıllarca el altından koruyucu ağabeyliğini yapan Barzani’nin yanında peşmerge olsunlar. Yada hiç uğruna ülkeleri işgal eden ABD ve Avrupa’nın paralı askerliğini yapsınlar. Ne bileyim nerde ne isterlerse olsunlar. Ama ülkemden uzak dursunlar.
Selam ve dua ile…