AYNAYI ÖPER DURURSUNUZ
Bir kız yurdunda söyle bir sorun yaşanmaktadır: Kızlar, sabah dudaklarına ruj sürdükten sonra aynayı öperek dudak izi bırakmaktadırlar, bunların temizlenmesi sorun olmaktadır. Yurdun müdürü bir gün yurtta kalan kızları ve tuvaletleri temizleyen hademeyi tuvalete toplar. Kızlara yönelik söyle bir konuşma yapar: "Bazılarınız dudaklarına ruj sürdükten sonra aynaları öperek dudak izi bırakıyorlar. Hadememiz bunları temizlerken çok zorlanıyor.
Simdi ne kadar zorlandığını hep beraber izleyelim." Der. Bir işareti ile hademe fırçasını klozetlerden birine daldırıp aynayı temizlemeye baslar. O günden sonra aynalarda bir daha dudak izine rastlanmaz.
Tek dil veya iki dilli yaşam için ve buna bağlı olarak bazılarının federasyon isteklerine Başbakanın sessiz kaldığı söyledi ve çok ağır şekilde eleştirildi. Bizler Kırıkkale’den ne kadar feryat ettik ve “olur mu öyle iki dil” dedikse de elbet insanlar Başbakandan bir çıkış beklediler.
Bu çıkışı geç yaptı diyenler oldu. Ama işin aslının öyle olmadığı ve Başbakanın birilerinin ruj izi bırakmaması için öyle bir yola girdiği net olarak herkesçe anlaşıldı.
Kardeşim ruj sürmeyin işte. Temizlemesi zor oluyor.
Bir verdikçe yeni bir şeyi istemek hiç akıl karı değil. Elbette demokratik açılım önemli milli birlik ve kardeşlik projesi ile herkes kazanacak. Elbette bu sorunun bir türlü halledilmesi lazımdır.
Ama siz her gün bir aynaya ruj izi bırakırsanız nasıl olacak bu iş? Bir gün dil derseniz bir gün din derseniz bir gün lehçe derseniz olmaz. Bu süreci kazasız belasız geçmek gerekiyor.
Kimse ana dilini konuşmasın demiyor. Zaten çok gereksiz ve sıkıcı şeyler yaşadık. Önceden askeri birliklerde ankesörlü telefonlar olurdu. Şimdilerde de var. Ama o zamanlar nöbetçi subaylarının olduğu yerde olurdu bu telefonlar. Askerler telefonla konuşurken yabancı bir dil ile görüşmeleri men edilirdi. Askerde anam Türkçe bilmiyor derdi. Nöbetçi subayları da buna izin vermez ve Türkçe öğrensin ne yapayım derdi.
Hal böyle olunca iyi yapıyoruz derken iyice kaybetme noktasına gelinirdi insanlar. Ana dilini kullanmada zorluk çekenler otoriteye baş kaldırma cesaretini bulmaya başlamıştı.
Ancak bu ana dilin serbestliği ile bazı şeyler rayına oturdu ve gereksiz savunma ve gereksiz küsmelerin önüne geçildi. Gerçekten askerin anası hiç köyden dışarı çıkmamış nerden bilsin Devletimin güzel dilini. Devlet ciddi ve güzel bir adıma atarak bunun istismarına karşı duruş sergiledi.
Ama gelelim resmi dilin yanında bir daha dil üretmeye. İşte orada dur. Yok öyle. Devlette dil birliği olmazsa dünyada kötü örnekleri olan şekilde aynı ülkenin vatandaşı birlik olamaz.
Bir ülkenin bekası için aynı kültür gerekiyor. Aynı dil gerekiyor. Hatta bazen aynı kültürü yaşatmak için aynı din gerekiyor. Bunlara bağlı olarak aynı ülkü birliği gerekiyor. Aynı ülkü de birleşemeyen herkesin ayrı bir bacağından sündürdüğü ülkü ile ne kadar dünya devleti olunur. Dünyada nasıl tutunulur. Herkes zaten bizim coğrafyamıza göz dikiyor. Herkes zaten bir türlü kalleşçe emeller besleyip ayağı tökezlese diye bekliyor.
Kısaca demek gerekirse öyle aynaya iz bırakıp milleti zorda bırakırsanız klozetin suyu ile yıkanan aynayı öpmeye devam edersiniz.
Bizim hassasiyetlerimizle kimse oynamasın. Irkçılık yapmak değildir bu. Biz hiçbir ırkın hiçbir ırka üstün olmadığını savunan anlayıştan geliyoruz. Ama millet olma bilincini de kimse kusura bakmasın bir kenara koyamayız.
Selam ve dua ile…
Bu haber 4295 defa okunmuştur.