MUKABELE
Olaylara sakin bakmak ve olası bir durumda en sert şekilde karşılık verip mukabele etmek büyüklüğün gereğidir.
Suriye olayı ile ilgili kendimizce düşüncelerimizi daha önce belirttik. Dedik ki bizim şanlı bir tarihimiz var. Osmanlının torunları olarak etrafımızda olan olaylara kayıtsız kalmamız mümkün değil. yanıyorsa yansın etrafımız, bize dokunmadığı sürece neden karışalım deme şansımız yoktur. Tarihi ve kardeşlik bağımız olduğundan komşumuzda olan olayların tümüne taraf olmamız ve bir türlü karışmamız olağandır dedik.
Ardından da komşumuz bile olsa fiili müdahale ile değil diplomatik olarak bir şeyler yapmamız lazım diye devam ettik. Bundan hadi bakalım Suriye’de insanlar ölüyor, varalım ve ölümleri durdurup, Suriye’nin altını üstüne getirelim anlamı çıkmamalıdır. Kayıtsız kalmak başka, savaş çığırtkanlığı başkadır.
Yurtdışına asker göndermek ile ilgili meclis teskeresi çıkarmak konusundaki görüşmeler yapılırken niyeti belli uzantı partinin karşı çıkması kadar doğal bir şeyin olmaması gerekiyordu ve öyle de oldu.
Ancak iş Ana muhalefet partisinin tavrına gelince iş değişti.
Bazı şeylerin siyaset üzeri düşünülmesi gerektiğini hep vurguladık. Terör ile mücadele bunların başında geliyordu. Nihayetinde bu terörü bitirelim ve ülke artık terör belasından kurtulsun dediklerinde Ana Muhalefete Kırıkkale’den helal olsun diyenlerden biri olduk.
Gerek kendilerince bir yol haritası çizdiklerinde ve gerekse Başbakan ile görüşme taleplerinde Başbakanın yolları kapatmasına ve ne görüşeceğim yaklaşımına karşı çıktık.
Kim elinden bir şey geliyorsa yapmalı dedik ve hele muhalefetin çözelim gibi bir önerisi varsa mutlaka dinlenilmesi lazım geldiğine de inandık. Yani doğruyu takdir ettik kendimizce alkışladık.
Ancak Suriye konusunda Ana muhalefetin ne yaptığını anlamak mümkün görünmedi. Kimse savaş taraflısı olamaz. Kimse savaş çıksın zaten dünyada hüküm süren ekonomik kriz bizi de yaksın demekte kavursun demekte mümkün değil. ama bazı şeyler vardır ki gerçekten yapılmalı. Bunların bu olayla ilgili en kestirme yolu da mukabele etmektir.
Sessiz kalındığında hepimizin içinin acıdığı uçağımızın düşürülme olayıdır. Uçak düştüğünde ve iki pilotumuz şehit olduğunda karşılığının gelmemesi her Türk evladını yaraladı. Ardından yanlışlıkla olduğu belirtilen ancak ciddi bir özür dilenmeyen top mermisi düşüp beş vatandaşın ölmesinde karşılık bulmaması bizi temelli yaralardı. Bizde onların bataryalarının susturduk açıklaması biraz yüreklere su serpti.
Top mermisi geldiğinde aman dikkat dedik. Bu olay karıştırma ve çekme amacı taşıyor olabilir dedik. Sakin olmalıyız ve olayları güzel irdeledikten sonra gereğini yapmalıyız dedik. Suriye kabul etti. O zaman özrünü dileyecek ve gerekirse maddi tazminat ödeyecek ve bir daha olmayacağı konusunda bize gerekli garantiyi verecek olması gerekirken dediğim gibi ciddi bir özür bile gelmedi.
Hal böyle olunca Türkiye’nin elinden gelen ile mukabele etmesi kaçınılmazdı. Bununda en ciddi adımı teskere idi. Buna muhalefetin milliyetçi kanadının destek vermesi takdire şayandır. Bu desteğin savaşa gidelim anlamı taşımadığı muhakkaktır. Bazen ülkelerin yanlış yaptığını yüzlerine vurmak ve bizimde boş olmadığımızı göstermemiz gerekiyor. Bu teskere bu şekilde algılanmalıydı. Öyle olmadı ve Ana muhalefet karşı çıktı.
Bin birinci kez diyoruz ki savaşa hayır. Siyaset üstü olaylarda birlik olduğumuzun görünmesi en azından caydırıcı olur. Bu nedenle açıklamalar ve konuşmalar karşıdakine cesaret vermemelidir ki hata yapmasın.
Selam ve dua ile…
Bu haber 3632 defa okunmuştur.
