Arınmaya yolculuk 50 bölüm
Kalbi Mekke için Medine için yanıp tutuşan ve oralara ulaştığında 9 şiddetinde sarsılanlar için yazılmış, hem bir rehber olsun, hem yaşadıklarımızı anlatısın amaçlı bu yazılara vesile olanlardan Yaradan razı olsun..
Buram buram Ravzam kokar
Rahiyası canlar yakar
Tüm mümünle ona bakar
Korkma yanında ben varım
&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Aynı safta habibimle
Namaz niyaz tabibimle
Ravzanda öksüz halimle
Korkma yanında ben varım
&&&&&&&&&&&&&&&&
EDEB, ADAB, EBED, EDİP
Medine günleri eriyor tıpkı Mekke günlerinin eridiği gibi. Cidde havaalanına inip çantaları otobüse yerleştirdikten sonra “lebbeyk” lerle çıktığımız, aslında bizim hocamızın Kırıkkale’den çıkışta “lebbeyk” lerle başlattığı yolculuğun ilk heyecanını atamamışken Mekke bitti. Mekke tadını alamadan bitti. Mekke içimize sindiremeden bitti.
Mekke damla damla değil bir anda boşaldı bardaktan ve öyle bitti. Mekke Kırıkkale’den getirdiğimiz bazı duyguları coşturdu ve bitti. Bazı düşünceleri çağlayan yaptı bitti, yüreğimizi yerinden fırlattı bitti, kalbe engel olmayı, hiç düşünmedik serdikçe serdik bastırmadık beğenimizi öyle serdik öyle coşturduk öyle baktık, sadece baktık öyle bitti.
Bakmaya doyamadık, dönmeye doyamadık, şaftına, tavafına, lisanına, sayına, gecesine, sahuruna, iftar sohbetine doyamadık bitti.
Her anını yaşadık yetmedi öyle bitti.
Medine ah Medine farklı geldi. Bizim hocanın sohbeti farklı geldi yolda coştuk. Bir yanda Mekke’nin “bir süreliğine” hicretinin üzüntüsünü yaşadık. Ama bir yandan da Resulullah(sav)’in misafirliğine gidiyor olmamız heyecanlandırdı. İçimiz içimize sığmadı, konuşma süreci bizi daha çok sardı aldı götürdü.
Yolculuk süper geçti. Yolculuk harika geçti. Yolculuk faydalı geçti.
Resulullah’ın makamına, yaşadığı şehre geldik. Yarabbi ne güzel. ”La ilahe illallah Muhammed en Resulullah” işte o ilahın resulüne geldik. İşte, sabrın, sebatın, mücadelenin, sevginin, edebin, ahlakın, gül olmanın aşkın, komutanlığın, liderliğin, devlet adamlığının, siyasetin, yöneticiliğin, arkadaşlığın, tevazünün, en güzelini temsil eden en güzelini bize yaşadıkları ile öğreten Allah(cc) sevgilisinin yanındaydık.
Ona geldik. ”Ben resulüm” “ben peygamberim” “ben Allah’ın yeri göğü uğruna yarattığıyım” “benim istersem bir elime ay bir elime güneş konar.” “istersem nimetlerin hepsine sahip olurum” demeyen tevazu ve edep örneğinin yanındayız.
Evet o isterse gökten taş yağdırıp, kaya parçalarının altında düşmanın yok olmasını Allahtan dileyebildiği halde o sonradan bir insan gibi tüm mücadelesini kendisi yapmış. Ümmetine öyle örnek olmuştu ki kimse o resul o peygamber olduğu için bizden farklı dememiş. O resul bizim örneğimiz demişti.
Biz kul olarak etkileniyoruz ama o etkilenmemiş bize buyurup kendi yapmamazlık etmemiş, bize yaşatmış kendi de yaşamış.
Allah resulü önce kendi yaşamış. Önce kendi çekmiş çile çekilecekse, önce kendi yapmış ibadet yapılacaksa, önce kendi kalkmış gece namaza kalkılacaksa, her şeyi önce kendisi yaşamış yapmış ki kimse ona özel muamele diye iftira atamamış.
Savaşta zırh giymiş. Dişi şehit olmuş. Yerdeki ve gökteki tüm varlıkların oluş sebebinin kanı akmış davası uğrunda. ”Ben resulüm benim korunmam meleklerden benim yanıma kimse yaklaşamaz.” Dememiş. Bizzat dava arkadaşlarının yanında, içinde olmuş. İşte öyle olur lider. İşte öyle olur devlet adamı. İşte öyle olur büyük insan.
Resulullah efendimiz öyle bir liderlik göstermiş ki her şeyi yaşayarak örnek olmuş. Çocukluğundan itibaren öyle bir yaşam sürmüş ki, edep dendiğinde o örnek gösterilmiş. Nebiullah adabın örneği olmuş. Nerde ne yapacağını hep bilmiş. Şirk olmayan, dininin hilafında olmayan gelenekleri de korumuş.
Allah’ın resulü çok bilgili ve konuştuğunda hayır konuşan hayra davet eden ses tonu ile güven veren edebi bir kişiymiş. Zeki ve bizzat Yaradan’ın vermiş olduğu terbiye ile örnek olmuş. Tevazu örneği olmuş. Acaba hangimize dünya nimetlerinin hepsi sunulur da biz “bir elime ayı bir elime güneşi verseniz davamdan vazgeçmem” gibi büyüklük yaparız. Demek ki hak davasında her şeyi silmiş bir Resulullah görüyoruz. Bu güzide özelliklerinde dolayı yani edebinden, edibinden, adabından, ezelden ebede Müslümanlara örnek olacak şükürler olsun. İşte biz bu örnek şahsiyetin mekânındayız. İşte biz bu olağan üstü vasıflı nebinin misafiriyiz. Bundan dolayı ne büyük şeref duysak azdır. Edebi, tevazu ile bize örnek olan güzelliği takip ettiğimiz için ne onur duysak azdır.
MESCİD-İ BİLÂL
Yeni yapılan mescitlerden birisidir. Medineli bir zat tarafından 1983 yılında yaptırılmıştır. Özellikle Türk hacıların hac mevsiminde konakladıkları kurban bölgesinin yakınında ve yol güzergâhında olduğu için Türk hacılar tarafından iyi bilinen bir mescittir. Biz ismine hürmeten Bilâl-ı Habeşi’yi anmadan buradan geçmeyelim.
Hz. BİLÂL-İ HABEŞÎ (r.a.) Adı, Bilâl İbnu Rabah’tır. Rasûlullah’ın müezzinlerinden biridir. Hz. Ebubekirr tarafından köle iken satın alınıp, Allah yolunda azad edilmiştir. İlk Müslümanlardandır. Allah yolunda çok işkence çekmiştir. Umeyye İbnu Halef onu yüz üstü yere yatırıp üzerine taş koyar, altta kızgın kum, üstte cehennemî güneş yakıncaya kadar öylece bırakıp eziyet ederdi. Müşrikler onun ellerini arkadan bağlayıp boynuna ip takıyor, sonra çocuklara teslim ediyorlardı. Çocuklar onunla Mekke’nin tepelerinde yoruluncaya kadar eğleniyor sonunda bırakıyorlardı.
Müslüman olduğunu açıklayan ilk yedi cesur kişiden biriydi. Hz. Bilâl hayatı boyunca Rasûlullah’tan ayrılmamış, ona müezzinlik yapmış, Rasûlullah’ın katıldığı bütün savaşlarda onunla beraber olmuştur. İslam’da İlk ezanı okuyan odur.
Son ezanını, Rasûlullah’ın Rabbine kavuştuğu gün okumuştu. Efendiler Efendisinin vefatına dayanamamıştı. Medine’nin her taşı, ağacı, rüzgârı ona sevgilisini hatırlatıyordu. Sabah akşam beraber olduğu Allah Rasûluyle artık oturup kalkamayacak, ezanını okuyup arkasında namaz kılamayacaktı. O güne kadar okuduğu her ezanın namazını Rasûlullah kıldırmıştı. Sevgilisiz Medine’de yaşamak ona çok ağır geliyordu.
Kendisini köle iken satın alıp azat eden ve İslâm’ın ilk halifesi olan Hz.Ebubekirr’den Şam’a gitmek için izin istemişti. Hz. Ebubekirr: “Hayır, yanımda kal!” dedi. Ayrılmasını istemiyor, izin vermiyordu: Bilâl de giderse……. Her ikisi de hıçkırıklarla ağlıyordu. Bilâl: “Rasûlullah’tan sonra ben ezan okuyamam.” diyebildi; Sen beni Allah için mi satın alıp azad ettin, yoksa kendin için mi?
Elbette Allah için.
Öyleyse bırak Allah’a gideyim.
Hz. Ebubekirr, Bilal’in kararlığını anlamıştı Git, dedi
Hz. Bilâl bağrına taş basıp Şam’ın yolunu tuttu. Artık ezan da okumuyordu. Kudüs’ün fethi sırasında Hz. Ömer Şam’a uğradı. Bilâl’i buldurup hasret giderip, eski günleri yâd ettiler. Medine gözünde yeniden canlandı. Hz. Ömer’in gelişi şerefine Şam’da bir kere ezan okudu ve bütün Müslümanları ağlattı. Hz. Ömer, onu Medine’ye davet etti ve gelmesi için ısrar etti.
Hz. Bilâl o günlerde bir de rüya görmüştü. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) rüyasına teşrif etmiş: “Bu vefasızlık da nedir? Niye ziyaretime gelmiyorsun?” demişti. Üzüntü içinde uyanan Bilâl, Medine’nin yolunu tuttu. Yolda hatıralar hayalinde yeniden canlandı. Medine’ye ulaşınca doğruca Efendisinin, sevgilisinin kabrine vardı, üzerine kapanıp hıçkıra hıçkıra ağladı. Dostları etrafını kuşattı. Sevgilisinin gözbebeği olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin yanına geldiler, sabaha kadar hasret giderdiler.
Kendisinden sabah ezanını okumasını rica ettiler. Öyle ya! Bilâl’in olduğu yerde ezanı Bilâl okumalıydı. Sevgilisinin torunlarının isteğini reddetmek olmazdı, kabul etti.
Mescidin damına çıktı, elini kulağına götürdü; Allah’ü Ekber ……Allah’ü Ekber……..Medine ihtizaza geldi, yer yerinden oynadı. Aman Allah’ım bu ezan Bilâl’in ezanı, Bilâl Rasulullah’tan sonra hiç ezan okumamıştı. Bilâl…! Ezan…! Acaba Rasulullah yeniden mi dirildi….? Kadın, erkek, çocuk….Hepsi mescide koştular. Herkes hıçkırıklara boğulmuştu. Medine sarsıldı adeta. Medine bir daha böyle bir günü yaşamadı. Fazla kalamadı sevgilisinin şehrinde, Medinelilerle vedalaşıp, Şam’a geri döndü. H.20 yılında altmış yaşını aşkın vefat etti.
Yazının devamı bir sonraki gün
Bu haber 3920 defa okunmuştur.