LEYLA’YA SORMUŞLAR
Leyla’ya sormuşlar;
“Sen mi Kays’ı daha çok sevdin; yoksa o mu seni” kara gözlü, kara saçlı, kara benli Leyla iç geçirdi, üzüldü;
“Dostlar, bu nasıl soru, bana böyle bir soruyu nasıl sorarsınız! Elbette ben onu onun beni sevdiğinden daha çok sevdim…”
“İyi ama Leyla, o senin için deliye döndü, çöllere düştü, adı Mecnun’a çıktı ve kurtlarla, kuşlarla konuşur oldu…”
İşte bakın, o gitti, bana olan aşkını ona buna anlattı, ben ise aha şuracığımda, kalbimin içinde onun aşkını saklayıp durdum, hiç kimseyle ne paylaştım, ne kimseye dert yandım. Şimdi siz karar verin, o mu beni daha çok sevmiş,ben mi onu?...”
Mecnun kurtlarla kuşlarla konuşarak anlatmış sevdasını. Leyla susarak yaşamış aşkını. Duygularını bedeninde en ağır ama bir o kadar da eşsiz taşımış. Susarak anlatmış özlemini, sevgisini, bekleyişini. Gözyaşlarında susmuş, çığlıklarında, feryadında susmuş ve yaşamış sevdasını.
Sevgili hocam Doç dr. Ertuğrul Yaman’ın “susma sanatı” adlı eserinden olan bu satırlar ne anlamlıdır. Ne büyük ifadeleri beraberinde okuyanlara sunar ve onlarla paylaşır.
Konuşarak mı anlatılır her zaman anlatılmak istenen. Susunca kendini daha iyi ifade edemez mi insan. Sustuğunda gözleri konuşmaz mı insanın. Gözler hislere tercüman olmaz mı?
Bazen gözlerden dökülen iki damla yaş ruhun derininden gelen inlemeyi sermez mi ortaya?
Susmak asalet mi? Yoksa susmak Başbakanın dediği gibi “uysal koyun” olmak mı? Yoksa dilsiz şeytan mı olunuyor susunca. Konuşunca mı düşünceler daha çok ifade edilir yoksa susunca mı?
Bizim millet olarak en büyük kaybettiğimiz nokta galiba çok konuşmak. Vara yoğa her şeye konuşmak. Adeta Hükümeti değil artık devleti yıkıp devleti tekrar kurmada sütümüze yok. Bilen bilmeyen her konuda ahkâm kesip bir şeyler söylüyor. Gidin emekliler parkına oturun iki dakika. Göreceksiniz her amcam tartışılan her konuda “en bilgili” kendini görüyor. Hele dinleyenler azıcıkta mimiklerle onu tasdik ederse değmeyin keyfine. Anlattıkça açılır, açıldıkça anlatır.
Sadece emekli Ahmet amcam mı? Elbette hayır. Kadınlar gününde Ayşe abla, okulda öğretmen, camide hoca, dairede amir, askerde Komutan, tıraşta berber her konudan anlar.
Hal böyle olunca vekillere bakanlara kızmamak lazım. Onlarda uzatılan her mikrofona ilgili ilgisiz her konuda demeçler verir. Sonra da ulusal basında haber olunca kıvranır durur.
Herhangi bir konuda Allah için söyleyin bir yetkilinin “pardon bu konuda bilgili ve yetkili değilim. Benim konum değil” dediğini duydunuz mu? Zor çok zor. Mutlaka söyleyecek sözümüz var. Dinlen, siyasete, spordan, yemek tarifine ve hatta biçki dikişe kadar lafımız var.
Kırıkkale’de yapımı devam eden hastane konusunda benim için değerli fikirleri olan yazarımız Ömer Kıvanç ile başlayan tartışmaya herkes katıldı. Demokrasi çoğulculuktur. Ama fikir beyan edenlerden iddia ediyorum ufku bir metre ilerisi olmayan insanlarda var, nereye ne yapılacağını bilmeyende var. Sadece muhalefet veya destek amaçlı beyanda bulunan birçok vatandaş var. Fikirlere açığız ama cahilliğe kapalıyız. Önce araştır. Ölç, biç, tart öyle konuş. Yâda susma sanatını kullan. İçinden yaşa cahilliğini.
Ömer hocam haklı bir konuyu ele aldın. Güzel. Kırıkkale’nin gündemini değiştirdin buda güzel ama sen söyle bilgisiz hatiplerden sen memnun musun?
Selam ve dua ile…
Bu haber 5821 defa okunmuştur.