Haberci71.com -  Kırıkkale Haberleri
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

EN ÇOK OKUNANLAR

İMRALININ (uzun) MİSAFİRİ

Fazlı GÜVENTÜRK

24 Şubat 2009, 14:53

Fazlı GÜVENTÜRK

İMRALININ (uzun) MİSAFİRİ
 Türkiye’nin muasır medeniyetleri seviyesinde olamamasının en ciddi nedeni olan ve yıllardır maddi manevi canımız yakan bölücü Terör Örgütünün liderinin yakalanıp İmralı’ya kapatılalı onun yıl oldu.
 Ülkenin başına bela olan bu örgüt abartısız her evden bir canın yanmasına sebep oldu. Belki çocuğu şehit oldu. Belik kardeşi,dayısı,amcası şehit oldu. Belik damadını bu teröre şehit vererek içi yandı insanların. Hiç olmasa bile mahallesinden köyünden şehit verdi bu insanımız.
 1984 yılında ilk ortaya çıktığında bu denli büyüyüp ülkenin geleceğini karartacağı düşünülemeyen ve zamanın liderleri tarafından birkaç çapulcu olarak nitelenen bu örgütün önü alınamadı.
 Burada uzun uzun terörün başlangıcı ve  bitirilmesi konusunu yazmayacağım şimdi. Elbette bu konu iyi kötü ihtisas alanıma giriyor. Çünkü ömrümün yarıdan fazlasını bu işin içinde geçirdim. Hem de ayaklarımı uzatarak değil. Bu sebeple söz söyleme hakkımın olduğuna inanıyorum. Ama bunu sonraya bırakalım.
 Tam ön yıl önce zamanın Başbakanı Ecevit’in sözleri Türk milletini heyecanlandırmıştı. Evet terörist başı yakalanmıştı ve Türkiye’nin elindeydi. Hepimizin gözleri yaşarmıştı. Yargılama süresince neler düşündük neler yaşadık. Kimimiz astık kimimiz kestik kimimiz gözlerimizle en ağır hakaretleri ettik. Hatta gözlerimiz ve beynimizle onun yüce Türk milletine yaptıklarının acısını işkence yaparak aldık. Hele yıldız hemşirenin o ağlayarak başına gelenleri anlatması hala gözlerimizin önünde değimli?
 Ancak necip milletimin yargısı kararını verdi. Dedi ki asmak kesmek yok. Bunu koyacağız bir yere kalan ömrünü orada tamamlayacak. Elbet yargıya itimadımız var. Öylede oldu. On yıldır bir adada geçiriyor günlerini. Özel aşçı, özel doktor özel askerlerin koruması altında. Aslında  düzgün dursa sorun yok. Dışarı ile irtibatını hiç kesmiyor. Oradan yönetmekle suçlanıyor örgütü. İş böyle olunca tabi milletimizin içi bir başka yanıyor.
 Yakalanışının onuncu yılında bir grup terör yandaşının yaptıkları eylemler, halk tarafından nefretle izleniyor. Yine çocukları kullanarak yapılan eylemlere bu yıl DTP’li milletvekilinin polislere saldırması damgasını vurdu. Bir yandan bağırıp bir yandan etrafındakileri sağa sola savurarak polisin üstüne yürümesini ayıplamak için Türk Kürt olmak gerekmiyor. Sana yakışıyor mu? Milletin vekilisin ve Milletin polisini provokatörlükle suçlayıp üstüne yürümek. Peki utanmadınız mı polis müdürünün “ben bu taşları bu monotofları evimden mi getirdim” demesiyle.
Aslında o milletvekili de biliyor. Polise bir şey yapamayacağını. Ama dikleniyor çünkü ardındakileri biraz daha fişekleyecek. Hele seçimler var ki eteklerine düşen kordan kurtulmaları gerekiyor. Bu tür olayların kendilerinin de işine gelmeyeceğini anlayacaklar elbet. Çünkü bölgemin saf temiz insanı artık huzursuzluk istemiyor. Kavga gürültü istemiyor. Artık kimin ne halt ettiğini de biliyor. Bu olaylarla kendisine huzursuzluk verenin ipini çekecek.
İş böyle olunca yandaş toplamak için çıkış yaparak İmralı’ya yaranmaya çalışan insanlar gazetelerde ekranlarda boy boy görüntü veriyor. Ulaşabildiği kitlelere bu dayılanma ile mesaj vermeye çalışıyor.

Güzel yurdumuzu ekonomik anlamda geri bırakmasının yanında canımızı yakan PKK terör örgütünün liderinin yakalanışının onuncu yılı olduğunu ve yine gösteriler düzenlendiğini bir önceki yazımda yazmıştım.
 Söz konusu gösterilerde çocuklar kullanıldı yine. Masum çocuklar. Ancak bir önceki gösterilere göre bilinçlenen ebeveynlerin olduğunu da gördük. Ekranlarda gösteriye katılan çocuğunun kulağından çekip evine götüren bir baba ve ensesine bir tokat vurup kolundan tutarak evlerine götüren anne görüntüleri izleyen insanlarımızda müthiş etki bıraktı. Demek artık dün çocuklarını bu gösterilerde kalkan olarak kullanan vatandaşlarımızdan pişman olup çocuklarını bu olaylardan uzak tutmaya çalışanlar var.
 Bu gösterilerde polis müdürü ile tartışan DTP milletvekillerinin olduğunu ve sanki polisi dövecekmişçesine üzerine yürüdüğünü görmüştük. Bunların yaptıklarını hangi vicdan kabul eder. Sen bu Türk parlamentosunda görev yap, buradan maaşını al ve gereğinde canı pahasına seni koruyan polise hakaret et,üzerine yürü. İşte Davos’ta söylemiştik. Keşke Başbakan İsrail Devlet Başkanına, BM genel sekreterine ve İslam Birliği genel sekreterine birer tokat vurup öyle terk etseydi orayı diye. Nasıl olsa olan olmuştu.
 Olmuyor. Demokratız, insan haklarına saygılıyız,polisimiz kibar. Bizim buraların tabiri ile bir çitmik haliyle üzerine yürüyen milletvekiline bir darbe vurup yeri öpmesini isterdik. Ama görüyorsunuz istemiyoruz. Olsun yaptığından o utansın istiyoruz. Ama galiba kulağından tutup çocuğunu içeri alan ebeveynden keşke bir tanede onlar için olsa. Kulaklarından tutup içeri çekse bunları diye düşünmeden de kendimizi alamıyoruz.
Gelelim İmralı’nın uzun süreli misafirine.
Terörist başı yakalanalı on yıl oldu. On yıldır kendisine ait adada yaşayan bu zat’ın her türlü lüksü mevcut. Her şeyden önce kendine ait bir adası var. Özel aşçısı var. Özel gardiyanları var. Hepsi özel ve seçilmiş askerlerden olan içlerinde süper komandolarında bulunduğu bir birliği var.
İstediği zaman avukatları ile görüşebiliyor.  Gazetesini okuyup, radyosunu dinleyip ülkenin gidişatını takip edebiliyor.
Haftalık olarak talimat almaya gelen Avukatları aracılığıyla halen lideri olduğu örgütüne emirlerini iletip onları yönlendirebiliyor. İstediği zaman metropolü karıştırıp olaylar çıkarabiliyor.
Daha ne olsun. Dağda iken yada Suriye’de,Irak’ta,Yunanistan’da,İtalya’da veya Kenya’da iken hatta ismini zikretmediğimiz ancak bölücü örgüte desteklerini esirgemeyen diğer ülkelerde bu kadar rahat mıydı? Bu kadar rahat yönetebiliyor muydu örgütü.  Bu kadar lükse her şeyden önemlisi bu kadar seçkin korumaya sahip miydi. Her an bir uçak çıkacak, bombaları kafamıza yığacak, bir birlik çıkıp ateşe edecek,yakalanacağım veya en basitinden bir ihanetle suikasta kurban gideceğim korkusu yok muydu? Elbet vardı ve hiçte buradaki gibi rahat değildi.
Rabbim yinede kimseyi dört duvar arasında bırakmasın. Bir gün bile olsa özgürlüğün kısıtlanması zor. Ama bu onun ve onun gibiler için değil. Çünkü çok can yaktı çok. Yakmaya da devam ediyorlar. Hala pişman olup,özür dileyip devletle barışmıyorlar.
Tüm bunların ışığında yakalandı diye gösteri yapan yandaşlarının üzülmek yerine sevinç gösterileri yapmaları lazım. Nasıl biri olursa olsun inandıkları insanın bu lüksü bulup,bu kadar rahat ortamda yaşadığı için devlete taş atmak yerine çiçek atmaları gerek ve oturup beş vaktin yanına beş vakit daha katarak Allah(cc)’a dua etmeleri lazım. Karakollara monotof atmak yerine camilerde ibadet yapmaları, Geceleri araba yakmak yerine sabahlara kadar namaz kılmaları lazım.
Selam ve dua ile…

Bu haber 3929 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
KIRIKKALEDE TARİH YAZAN ÜÇLÜ10 Ocak 2021

HABER ARA


Gelişmiş Arama

REKLAMLAR



 


RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi