SARILALIM BAKALIM
Bilmem kendi yazısıdır, bilmem bir yerden alıntıdır veya bilmem herkes zaten bunu biliyordur da tek bilmeyen benimdir. Ama bir dosttan bir elektronik mektup aldım. Bir kısmında bu yazıyordu.
“farkında olmalı insan. Bir damla sudan yaratıldığını fark etmeli. Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını ve en sonunda bir metrekarelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli. Henüz daha bebekken dünya benim dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu. Ölürken de aynı avuçların bırakıp gidiyorum işte dercesine apaçık olduğunu fark etmeli ve ona göre yaşamalı. ALLAH farkında olanlardan eylesin bizi.”
Evet;
Bu söz üzerine neler söylenebilir.
Eyvah nasıl tutacağız şu sıcak günlerde bu orucu dediğimiz ramazanın ardından bayramı kutladık.
Hayata elbet sımsıkı sarılmak için bu dünyada bize bahşedilen güzellikleri yaşayacağız. Bunlardan biride bayramlardır. Bize yaşama sevinci verecek manevi olgulardandır. Ancak bu manevi olguyu da kazanmak için kim ne derse desin gereğini yapıp sonra elde etmek gerekiyor. Yani bayram yapmak için külfeti görmek gerekiyordu. Neyse geçti külfet zamanı. Şimdi nimetin tadını çıkaralım inşallah seneye bayramın hazını alanlardan olur bu yıl “oruçsuz bayramcılar.”
İşte ölürken elimizde tuttuğumuz mal varlığını bırakıp giderken ardımızdan hoş bir seda bırakmamız için olması gereken beşeri ilişkiler içinde bayram tebriklerini ve bayram törenlerini izledik, yaşadık.
Yıllarca görevimiz gereği nöbetçi olduk veya nöbetçi olmasak bile onlar garip, onlar sevdiklerinden uzak diye eşimiz, dostumuz, ailemiz efradımızla bayramlaşmadan kışlaya koştuk. Önce Mehmetçikle bayramlaştık. Çok yaşadım abartmıyorum. Çocuklarımdan önce askerimle bayramlaştım. Arife nöbetlerini çok severdim. Önce onların gönlünü almak hoş bir haz verirdi.
Artık askerimiz, kışlamız yok. Aile öncelikli. Ancak şimdide sorumlu olduğun sosyal grup içerisinde yine bayramlaşmalar oluyor. İnsanların kaynaşması için bunun elzem olduğuna inanıyorum.
Bu amaçla önce milli bayramımız yapıldı. O gururu hep birlikte yaşadık. Tatildi, bayramdı, erkendi, ama yine duyarlı insanların teveccühü oldu ve yalnız kalmadı kahraman askerlerimiz.
Ardından siyasi bayramlaşmalar ve kurum bayramlaşmaları.
Değişik partilerin farklı zamanlarda törenleri oluyor. Akparti birinci gün yaptı. Belki iktidar olmanın, belki birilerine ulaşmanın kolaylığı için teveccüh boldu. Vekillerde kucaklayıcı konuşmalar yaptı. Parti ve ardından belediyede oldu. Vekili, Başkanı, Müdürü, Amiri kısaca İdareci ve vatandaş kaynaşması oldu.
Burada bazı idarecilerin yapmacık ve kerhen elini uzattığını görmek ve bazılarının da samimi ve içten tavrını hissetmek için analizci olmaya gerek yoktu. Kimi kucaklarken, karşısındakine tüm sevgisini verirken dediğim gibi “lanet olsun neden buradayım, şu statüm, şu makam ve tekrar seçilme telaşım olmasa elimimi verir miyim size” havasındaydı.
Kimse kim öyleydi sorgulamasına girmesin. Tarafsız gözle bakan herkes kimin ne olduğunu görecek durumda. Merak eden gelir bu tür toplantılara ve gerçeği gözleri ile yaşar. Ben bu partideyim diye yazmayacak mıyım gerçeği. Veya bu partide öylede diğerlerinde farklı mı?
Bu dünyada öyle bir yaşayalım ki “işte mütevazı, işte saygılı, işte böbürlenmeyen, işte halk adamı buydu desinler.”
Sarılalım bakalım. Ama kasıntılığa, böbürlenmeye, makamın büyüsüne değil, sevgiye, alçakgönüllülüğe, kısaca insanlığa sarılalım.
Selam ve dua ile…
Bu haber 6147 defa okunmuştur.