EN ÜSTÜN BENİM
Yok yaaa.
Nasıl oluyor o öyle.
Kime sorsanız en üstün benim yarışında birinci sırada. Hatta öyle bir rekor sahibi ki en üstün olmada rekorunu kırmak veya egale etmek mümkün değil. Gelecekte de mümkün görünmüyor.
Bakıyorsunuz Silahlı Kuvvetler kendine yapılan veya uzaktan teğet geçen fiili olmayan saldırı ile ilgili bir açıklama yapıyor, ortalık toz duman oluyor. Açıklamanın her yeri buram buram “en üstün benim. Bu milletinde. Bu devletinde. Bu toprağında en üstünü benim” havası kokuyor.
Karşılında hükümet kanadından bir açıklama geliyor. Artık hangi bakan nöbetçiyse o gün hadi bakalım zehir zemberek bir iki laf ediliyor. Altta kalmamak uğruna yapılan bu açıklamanın da ana fikrini “ben halkın oyu ile buralara gelmiş bir iktidarım ve bu milletin asıl sahibi benim. Dolayısıyla benden daha üstün bir erk’in olmasını asla kabul etmiyorum.” Sözleri oluşturuyor.
Hükümet bu açıklamayı yaparda muhalefet durur mu? Hadi bakalım anası yavrusu hatta en küçük yavrusu ile yapın açıklamayı. Kameralar çevrilip mikrofonlar uzatılınca muhalefette kendince katılıyor “en büyük benim “yarışına. Konu hakkında söyleyip söylemesi hiç önemli değil önemli olan konuşmalarında “ en büyük benimi” vurgulasın yeter.
Sivil toplum kuruluşları, sendikalar, dernekler, federasyonlar ardı ardına açıklama yapıyor ve “ en büyük benim” “bakın yaparım bir grev, açıklama, iş bırakma batırırım yerin dibine seçilmiş iş başındakileri çünkü bu ilke benim benden başkası hikâye” havasını çalıyor.
Toplu anlamda bir arada olan kurum ve kuruluşların ötesinde birde ferdi olarak “en büyük benim”ciler var. Onlarda emekli olmadan önceki havalarını yakalama gayreti içinde o itibarı görme pahasına ekranlarda boy göstererek yüzleri koruma gayreti ve ferdi olarak olsa en büyük benim “ havasına devam etmek istiyorlar.
Basın durur mu? Onlar daha dünden üstünlük gayreti içine girmiş durumda. Her gün atmış oldukları manşetlerle “biz kurarız biz yıkarız hükümeti” anlayışının baş mimarları olduklarını gösteriyor zaten.
En son olay ise yargıda ki en büyük benim havası. Bakıyorsunuz tüm yargı güçleri “bana kimse dokunamaz” modlarında. Erzincan başsavcısını tutukladı diye özel savcıların yetkisi ellerinde alınıyor.
Kimin hangi suça katıldığı veya katılma gayreti içinde olduğunu bilmiyoruz. Araştırılmalı ve suçluysa elbet cezasını çekmeli. Kimsenin geçiş ve yol üstünlüğü olmamalı. Bu savcıda olsa olmamalı. Bu bakanda olsa olmamalı. Bu asker bu hâkim bu doktor olsa da olmamalı.
Hükümetin reformları içine yargıyı da katma gayreti ise aklıselim düşünüldüğünde haklıdır. Zira yılların kurumlarının değişen dünya içerisinde kendisini yenilemesi gerekiyor. Kendini yenileyemeyen kapalı kutu içerisinde olanlar içinde birilerinin kral çıplak demesi lazım.
Yargının bağımsız olması ve değişen iktidarlar için değil ülkenin bekası için bağımsız olması gerekiyor. Bunun içinde hükümet bu reformu yaparken siyasi çıkarlarını öne çıkararak değil ülke birliği ve bütünlüğünü baz alması gerekiyor. Bugün bana yarın sana. Herkes için adil olan bir yapıya kavuşturması için reform yapmalıdır.
Selam ve dua ile…
Bu haber 5664 defa okunmuştur.