FAŞİZMİN KÜRT TARAFI
“Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır."(Hucürât, 49/13) diyor. Yüce yaradan.
Yaşlandığını yavaş yavaş hisseden biz yaştakilerin ve daha büyüklerin acı hatırlarla akıllarına gelecek olan 12 Eylül askeri darbesi öncesi millet birbirini kırıyor, sağ sol kavgaları her gün nice canlar alıyordu. Bu kavgaların en önemli nedeni hatta belki de tek nedeni olan “sen milliyetçisin, sen sosyalistsin” anlayışı idi. Elbet iki zıt fikrin çatışması da filli olarak insanların birbirine girmesine neden oluyordu. Yıllarca insanlar yediler bitirdiler birbirini.
Vatanını, Milletini daha çok sevme kavgasının olduğu bu ortam askeri darbenin sert önlemleri ile yok oldu gitti. O “ benden daha milliyetçi kimse olamaz” diyen veya “ vatanın tek sahibi bizleriz” anlayışında olan insanlar askerlerin dipçikleri altında daha da ilerisi postalları altında bu fikirlerinden vazgeçtiler. Bir yolla bu darbeyi atlatıp ticari anlamda hayata atılan bu sağ sol milliyetçi, faşist kavgacılarından eser kalmadığı gibi ilerleyen dönemlerde bunlar ekonomik olarak serpildi gitti.
Tabi maddi imkânları yerinde olup, cebindeki paranın hesabını yapmakta zorlanan bu insanların öncelikleri milli duyguların önüne geçti. Hal böyle olunca ne sağ ne sol kaldı. Ne faşist ne antifaşist kaldı. Ne komünist kaldı ne Moskova hayranı insanlar kaldı.
Tam ülkemizle birlikte tüm dünyada faşist duyguların yerinin kalmadığı düşünülürken birden bire özellikle Avrupa’da başlayan ırkçı düşünceler tekrar dünyaya yayılır oldu.
Birden bire ırkçı saldırılar bizden olmayan dediklerini hedef aldı. Özellikle kendini medeni sayan bazı ülkelerde ki bu ırkçı saldırılara hükümetler de el altından destek oldu. Türklere yapılan saldırı ve haksız yaklaşımları mutlaka yurt dışında yaşayan bir yakınızdan duymuşsunuzdur.
Bu ırkçı yaklaşımlar içinde (biraz ırkçı bir söylem olacak ama) necip Türk milleti kendi olgunluğunu gösterdi. Dünyanın büyük bir köy olduğunu anlayarak birlikte yaşamak için projeler üreterek dünya ülkelerine özellikle medeni denilen tabansız ülkelere örnek oldu.
Kıbrıs açılımı ile Rumlarla birlikte yaşamanın yolunu açarken, Ermeni yaklaşımı ile Yunan ilişkileri ile Bulgar, Arap, Bosna, Sırp; Rusya Kafkas ülkeleri, Irak’ı, İran’ı; Amerika’sı ile nasıl birlikte yaşarız anlamında ciddi çalışmalara imza attı. Dünya barışı için kafa yoran bu necip milletim kendi içinde de farklı etnik kökende olan vatandaşlara yaklaşımı ile dünyada gerçekten bir örneği daha bulunmayan güzel atılımlar yaptı bu anlamda.
Aynı atılım ve hoşgörü ortamına ne yazık ki bazıları ayak uyduramadı. Bugün Kürt kardeşlerimizin bir kısmını aşırı bir milliyetçi hatta faşist yaklaşım içinde olduğunu görüyoruz. Elbet sözümüz hepsine değil. Nasıl ki hala Türklerin içinde kafatasçı varsa Kürtlerin içinde de aklıselim düşünenler vardır. Bunlar tabi olarak istisnayı teşkil ediyor.
Dünyada akıllı insanlar birlikte yaşama gayreti gösterirken ve beyni çalışan insanlar kardeşlik ortamı sağlamaya gayret gösterirken bazı aşırı milliyetçi Kürtler birlikte yaşamaya balta vuruyor. Bu durumda doğal olarak binilen dalın kesilmesi anlamına geliyor. Birlikte yaşayarak güç olunması gerekirken gemiye delik açıldığında sadece Türkler batmaz. Beyni geriler bunu düşünmekte zorlanıyor.
Türkiye Cumhuriyetinin hükümeti ve devletin tüm organları, birlikte yaşama projesine destek olurken; basit düşüncede olan bölücü terörün güdümündeki bazı Faşist Kürtlerin aklını başına alması ve kardeşlik projesine etnik yaklaşım getirmeden destek olmalıdır. Hele milletin vekili unvanını taşıyorsa çok daha dikkat etmelidir.
Selam ve dua ile…
Bu haber 3982 defa okunmuştur.