SAF TUTARKEN TARAFSIZ OLMA
Camide Farz namazlar başlamadan imam mutlaka uyarır “safları sıklaştırın, aranıza şeytan girmesin, doğru ve sık tutun” diye.
Camideki safta omuzlar yakınlaşır. Araya sokulan hacı amcalara yol verilir. Yarım adım kayılır sağa sola ve bir kişinin daha o sık safta yer alması için biraz daha yanaşılır.
Siyasette saf tutmak çok daha farklıdır.
Biri siyasi liderliğe veya bir makama aday olduğunda etrafında halkalar oluşur. Bu halka aday adaylığında daha dardır. Adaylıklar kesinleştikçe biraz daha saflar genişler. Aday olduğu kesinleşince safa girmeyenler hacı amcanın camideki safta yer alması gibi eliyle kalabalık yarılır.
Hani hepimiz hatırlarız. Başbakanın bir mitinginde kalkan kolların arasından uzatılan kafanın ne kadar komik duruma düştüğünü. Ama o komikliğe bakmaz. Az daha, az daha uzatılır kafalar ve kendine bir yer edinmek üzere kalkan kolların arasından yer bulunmaya çalışılır.
Hele adayın seçilme sansı artmışsa siz görün safların sıklaşmasını. Önce el sonra Kafa ve en sonunda göbek ve kalça hareketleri ile o safta yer alır bazıları.
Bazen bu yer alma gayreti destek vermek için yapılır. Ama bu destek kendi düşüncesini hayata geçirme gayreti içindir.
Elbet saf olacaktır. Elbet düşüncesini ve parti felsefesini gerçekleştirme çabası olacaktır. Ama bunu yaparken ne duruma düştüğünü de iyi hesaplamak gerekiyor.
Şimdilerde açın televizyonları alın bir gazete ve kimin hangi safta yer aldığına bir bakın.
Öyle tarafsızlıkmış, halkın haber alma hürriyetiymiş, objektif yayıncılıkmış. Hepsi hikâye.
Artık sağı solu kalmadı siyasetin. Bakıyorsunuz düne kadar en solcu olduğunu iddia eden bir parti sağın çok güçlü adamını saflarına katabiliyor. Yada solcu bir siyasiyi sağ partinin ikinci adamı olmak hatta lideri konumunda görmek Kaf dağının ardında değil, gözümüzün önündeki gerçek olarak karşımıza çıkıyor.
Aslında sağcı solcu diye kutuplaşmak kimsenin hoşuna gitmez. En doğru olanı en doğruyu en doğru yere seçmek ve en doğru şekilde görev yapmasına imkan sağlamaktır.
Ama bazı statükocuların hala kafalarının 12 Eylül öncesinde kaldığını görüyoruz. Bazı gazeteliler bunu hata yaptıklarını ve tarafsız olamadıklarını itiraf ediyorlar.
Ama ne bu itiraf edenler nede hala bilinçleri canlanmayanlar bu statükodan vazgeçiyorlar.
Taraflı yayınlarla halkı etkileme gayretleri aldı başını gidiyor. Zaten yeterince siyasiler konuşmaları ile halkın kafasını karıştırıyorlar. Birde üstüne üslük basın bunu yapınca halkın kafası iyice Arap saçına dönüyor. Çık işin içinden çıkabilirsen durumları oluşuyor.
Tabi ki tek düze olmak ne demokrasiye ne geleceğe fayda getirir. Çok sesli olmak geleceğin mimarlığı için şarttır. Ama bunu yaparken tarafsız diye kendini lanse etmek yanlıştır. Neysen o olduğunu deklare et, sonunda fikri propagandanı nasıl yapıyorsan yap.
Ancak güvenilir ve tarafsızım dediğinde sürekli politikanı bir yönde yaparsan o etikliğin ölçüsünü kaçırmak olur.
Saf tutulurken özelilikle basın dikkat etmeli.
Selam ve dua ile…
Bu haber 4136 defa okunmuştur.