Arınmaya yolculuk 56 bölüm
Kalbi Mekke için Medine için yanıp tutuşan ve oralara ulaştığında 9 şiddetinde sarsılanlar için yazılmış, hem bir rehber olsun, hem yaşadıklarımızı anlatısın amaçlı bu yazılara vesile olanlardan Yaradan razı olsun..
KIBLETEYN MESCİDİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hicretten önce Allah-u Teâlâ’nın emriyle namazlarını Kudüs’deki Beytü-l Makdis’e yönelerek kılıyorlardı. Mekke’de iken Rükn-ü Yemani ile Hacer’ül Esved arasında duruyor, bu cihetten yönelince hem Kâbe’ye, hem de Mescid-i Aksa’ya yönelmiş oluyordu. Medine’ye hicret edince iki kıbleyi birleştirmesi mümkün olmadı. Kâbe’ye yönelse Mescid-i Aksa arkasında kalacak, Mescid-i Aksa’ya yönelince de Kâbe’ye sırtını dönecekti.
Efendimiz namazlarını Mescid-i Aksa’ya yönelerek kıldı. Yahudiler de: “Muhammed ve ashabı, biz gösterinceye kadar kıblenin neresi olduğunu bile bilmiyorlardı.” Diyerek Müslümanlarla alay ediyorlardı.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de Kâbe’ye yönelerek namaz kılmayı arzu ediyor, kıblenin değişmesi için vahyin gelmesini bekliyordu. Bir gün Cebrail (a.s)’e “Rabbimin, yüzümü Yahudilerin kıblesinden Kâbe’ye çevirmesini arzu ediyorum!” demiş, namaza duracakları zaman başını semaya doğru kaldırmaya başlamışlardı.
Hicretin 17. ayında Şaban aynının 15. günü Peygamberimiz, Seleme oğulları mescidinde ashabı ile beraber öğle namazı kılıyorlardı; dört rek’atlık namazın iki rek’atını kılmışlardı ki kıblenin Mescid’i Haram’a doğru çevrildiğini bildiren Ayet’i Kerime nazil oldu.
“Ya Muhammed! Yüzünü Allah’ın emrini bekleyerek göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Artık seni memnun olacağın bir kıbleye döndürü yoruz. Bundan böyle namazda yüzünü Mescid’i Haram’a (Kâbe’ye) doğru çevir.
(Ey müminler!) siz de nerede bulunursanız (namazda) yüzünüzü Oraya doğru çevirin.”Bunun üzerine Peygamberimiz ve cemaat hemen Kudüs’ten Kâbe istikametine yöneldiler. Saflardaki erkekler arkalarındaki kadınların yerine, kadınlarda erkeklerin yerine geçerek namazın kalan iki rek’atını Kâbe’ye dönerek tamamladılar.
Bir namazda iki kıbleye de yönelerek namaz kılındığı için bu mescide “Mescid-i Kıbleteyn” yani “iki kıbleli mescid” denilmiştir. Efendimiz zamanında temeli taş, duvarları kerpiçten yapılmış, tavanı da hurma ağaçları ile örtülmüştü.
Osmanlılar zamanında tamir edildi ve son olarak Suudlular tarafından 1990 yılında diğer mescidler gibi genişletildi. Medine’ye 4 km uzaklıkta, bahçeler arasında yaklaşık iki bin kişinin namaz kılabileceği ziyaret yerlerinden biridir.
Umre veya Hac için Medine’ye gelen Türk ziyaretçiler de bu mescid de iki rek’at namaz kılarlar. Burada dua ederken özellikle ibadet alışkanlığı olmayanların ibadete yönelmesi, zararlı ve haram fiilleri işleyenlerin de bunlardan vazgeçmesi için dua edilmesi mekânın ruhuna uygun olacaktır.
RAVZADA BAYRAM
Galiba ramazan bayramının nasıl geçtiğini tam söylemeden arifeden hatta şerefeden başlamakta fayda var.
Şerefe günü yarının yani arifenin bayram olup olmadığını konuşarak geçirdik. Kimi yarın bayram kimi değilmiş kesinleşti diyor. Ama hiçbir şey o saatte de belli olmuyor. Herkes akşamı beklemek zorunda. Yani arife ile şerefeyi birbirine bağlayan gece ayın görülmesi durumunda teravih kılınmayacak ve yarın bayram olacak.
Durum net değil.Nihayet akşam oldu. Yatsı namazı kılındı. Herkes merak içinde bekliyor, bilmiyoruz. Teravih kılınacak mı kılınmayacak mı?
Nihayet teravih başlıyor. Aslında ilk iki rekatta hala haber gelir düşüncesi var. Ama teravih kılınıyor ve yarın orucuz inşallah.
Arife günü sabah namazından sonra cennet-ül baki kabir ziyareti var. Ziyaret ediyoruz kabristanı. Dualar ediyoruz. Burada istirahat eden Ensar’a, ashaba, âlimlere, velilere, ülkesinden gelip burada vefat ederek buraya gömülenlere hepsine dua ediyoruz.
Sonra memlekette olmadığımız için gidemediğimiz ana, babamızın kabirlerinin ve ebedi âlemlerinin güzel geçmesi için dua ediyoruz.
Biraz dinlenme, sabaha kadar uykusuz bedene iyi geldi. Öğle namazını müteakip Küba mescidi ziyareti var.”kim Cuma günü Küba mescidini ziyaret ederse umre yapmış gibi sevap alır.”hadis-i şerifi üzere ziyaret ediyoruz inşallah umre sevabına nail olduk.
Son iftar. Yine Ravza’nın karşısında son iftarı yapmak için hazırlık yapıyoruz. Hocanın verdiği para ile Hafız Adem ile su ve çikolatalı bisküvi alıyoruz. Yüzlercesini Ravza’ya girer girmez dağıtıp bitiriyoruz. İnsanların bizim dağıttığımız ile iftar yapacak olması ayrı mutluluk veriyor.
Elimizdekini dağıttık, tam giderken bizim köylülerin çok olduğu ekibe rastladık. Sofralarına çağırdılar. Yine sofrada hepimizin çok sevdiği ayran var. Bol bol içtik. Son iftarı yaptık.
Yatsı yalnız kaldı. Teravihsiz bir yatsı. Sanki eksik kaldı gibi geldi. Yatsıyı kıldık. Yatsıdan sonra tüm Ravza boşaltıldı. Temizlik için kapılar kapandı. Saatlerce gece içeride temizlik yapıldı.
Sanırım gece 2 gibi kapıları açtılar. Tabi aşırı bir izdiham. Herkes içeri girmek için hücum ediyor. Girdik bizde şükür. İnanç olmasa itikat olmasa iman olmasa gecenin 2sinde 3ünde kim bu kadar insanı toplayıp izdihama yol açacak kadar kendilerini kaybettirir.
Saatlerce süren gece ibadeti yapıyoruz. Kuran oku, namaz kıl, düşün, tevekkül et ne yaparsan yap kalabalık ama ruhen yalnızsın.
Sabah ezanı okunuyor. Bilal Habeşi mi geldi ne? Nasıl güzel dokunaklı bir ezan. Ne oldu Hz. Bilal sende bayramı Resulullah ile kutlamak için Medine’ye mi geldin?
Sabah namazını eda ettik. İmam eşliğinde ortalama 3 dakikada bir salavatlar getirildi. İnsanlar akıyor. Abartı değil. Sabah namazına bir saat kala Ravza doldu. Koridorlar doldu. İçeride zaman zaman ayağa kalkarak baktım, iğne atacak yer yok. Tıpkı geçen Cumalarda Kâbe’nin taştığı gibi taşıyor Ravza.
Böyle iman dolu kalabalığı nasıl içiniz kabararak izlemezsiniz. Gurur duymazsınız. Gerçekten insan şeref duyuyor böyle bir dine mensup olduğu için.
Bu cemaatin içinde bulunan kaleleri sağlam, kalesi betondan, mermerden, çelikten yapılı insanlar var. Bu insanların davası ile dualaşmak istiyoruz. Bu insanların yüzü suyu hürmetine Rabbimizden af diliyoruz. Resulullah tan şefaat diliyoruz. Renkleri, dilleri farklı, boyları postları değişik, duruşları bakışları ayrı insanların hidayetli olanlarından dua bekliyoruz. Yaradana sığınıyoruz onun affına sığınıyoruz.
Yanımızda kuran okuyan Sudan’lı kardeşin sesi ve kuran okuması ruhumuzu okşuyor. Bir de Yasin okumasını rica ediyoruz. Sesini aldırıyoruz, Yasin okurken anı kalsın diye. Belki birkaç kelime ile dost oluyoruz, arkadaş oluyoruz, mailler alınıyor, internetten görüşmek üzere.
Sabah namazı ile bayram namazı arası geçen huşu dolu zamanına ardından bayram namazını kılıyoruz. Ardından hutbe okunuyor.
Asıl izdiham, kalabalık o zaman belli oluyor. Dışarı çıkış yerimiz biraz yüksekçe. Hiç mübalağa değil her cm’lik alan insan dolu. Yerin görünmesi mümkün değil. Belki sadece görüş alanında yüz binler var. Aynı anda böyle bir kalabalığı görmek böyle bir cemaati görmek değişik duygulara yol açıyor. Ne mutlu, genç, yaşlı, çoluk çocuk koşmuş gelmiş Resulullah ile bayramlaşmaya.
Gördüğümüz kalabalık onda bir değilmiş. Ben Ravza’nın aynı anda bir milyon kişinin namaz kılabildi alan olduğunu biliyorum Ravza dolu. Ravza taşmış. Hocanın dediğine göre tüm caddeler, tüm sokaklar, tüm meydanlar Rablerine yönelen saf tutan Hz. Muhammed(sav)’in ümmeti ile doluymuş.
Tahmini Medine’de saf tutan insan sayısı bir buçuk milyon kişiymiş. İşte şükür edilecek olay bu. Arife günü kafile kafile Medine’den ayrılıp memleketine gidenleri saymıyoruz. Mekke’nin sokaklarının dolu olduğunu saymıyoruz.
Bayramlaşma ekip ile oluyor. Yolda tanımadıkların ile oluyor. Şükürler olsun diyorsunuz buradasınız. Vatanda bıraktığınız oğlunuz, kızınıza üzülüyorsunuz. Ama orada olmadığınıza değil, onlarında burada olup bu duyguyu yaşamadığına üzülüyorsunuz.
Şükür Rabbim.
Yazının devamı bir sonraki gün
Bu haber 3766 defa okunmuştur.