ULUDAĞ
Benim gibi kendini olmuş sanan bir mürit yanıyor tutuşuyor ama bir türlü peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’i rüyasında göremiyor. Yatıyor kalkıyor ama nafile.
Varıyor hocasının yanına ağlıyor sızlıyor ve hocasına “ben” diyor “çok istememe rağmen peygamberimizi rüyamda göremiyorum. Düşünüyorum yatıyorum ama olmuyor”
“çok mu istiyorsun” diyor hocası.
“hem de nasıl” diyor ağlayarak.
“Eve git akşam çok tuzlu bir yemek ye. Sonra su içmeden yat. Uyu” diyor hocası. Bizimki varıyor eve tuzlu bir yemek yiyor ve yatıyor. Sabah oluyor ama sadece içi yanıyor. Yok rüya falan. Koşarak hocasının yanına geliyor. “olmadı hocam olmadı. Göremedim rüyamda.”
“hoca “yemek yeterince tuzlu değilmiş demek ki daha fazla tuzlu yemek ye” diyor. Bizimki eve varıyor ve basıyor yemeğe tuzu. Sonra su içmeden yatıyor. Sabaha ilk iş hocasına koşmak oluyor.
“hocam sabaha kadar denizde yüzdüm. Irmakta boğuldum. Suda oynadım ama olmadı yine göremedim peygamberi rüyamda”
“hah” diyor hocası. “işte bu kadar arzulaman lazım peygamberi rüyanda görmek için. Yoksa az buz istemekle olmaz.”
İşte bir şeyi bu kadar arzulamak, istemek, içinin yanması gerekiyor bir şeyi elde etmek için. Yoksa başarmak hayal olur, hep bir başka vuslata kalır istediğine kavuşmak.
Osman Uludağ ile bir defa şehirde karşılaştım. Ayaküstü yazılarımı okuduğunu ve sevdiğini söyledi ve kendince bazı önerilerde bulundu. Kim olduğunu tama anlamamıştım ama eleştirisi hoşuma gitmişti ve yapmaya gayret ettim dediklerini yazılarıma uygulamaya çalıştım.
Sonra cep telefonunda mesajlar, internette maillerini görmeye başladım. Kim olduğunu merak ederken bir vesile ile Ankara’da buluşma fırsatı oldu. Kendisi Kırıkkale deliceli. Daha önce İstanbul’dan milletvekili aday adayı olmuş. Başbakana yakın olduğunu, birçok devlet bürokrasisi ile içli dışlı olduğunu anlattı. Genç ve arzulu biri. İlgili ve bilgili biri.
Konuşmasının bir bölümümde “ikinci Alpaslan Pehlivanlı olacağım” dedi. Hoş ve amaçlı bir sözdü. Projelerini anlattı. Tam da il başkanının istifasının açıklandığı gündü. Teveccüh gösterip fikirlerini, olması gerekenleri, düşüncelerini paylaştı uzun uzun.
Osman Uludağ bu dönem Kırıkkale’den aday olur mu olmaz mı bilmem. Ama kendisini Kırıkkale’ye hizmet etme arzusu içinde gördüm. Kırıkkale’ye bir şeyler katma düşüncesi içinde hissettim. Elbet aday olup olmayacağını kendisi takdir eder, kendisi belirler ve halkta beğenirse bir yerlere gelir.
Ancak,
Bir şeyi istemenin yetmediğini hem buradan kendisine hem de kendisi gibi aday olmayı düşünen insanlara söylemeyi uygun buldu. İstemek yetmiyor. Çok tuzlu yemek lazımdır. Çok arzulamak lazım. Çok proje üretip, çok beyin fırtınası yapması ve çok istişare yapması lazım ki rüyalar görülsün ve o rüya gerçekleşsin. Gençlik avantaj, bürokrasiyi bilmek avantaj, Etkin ve yetkin yerde dostların olması avantaj, geriye sadece çok ama çok istemek kalıyor.
Çok istemezsen benim gibi “bu senede hac çıkmadı. Yine kaldık herkes gitti kutsal topraklara” der durursun.
Hadi tuzlu yemek yemeye ve için için yanmaya.
Selam ve dua ile…
Bu haber 4337 defa okunmuştur.