BAYRAK
Ben defaten yazdım kendimce bir yazı yazmanın ne kadar zor olduğunu ve bir yazıyı yazmak için birikim olmalı ve bu birikimi elde etmek için yani bir yazıyı yazmak için en azından konu ile ilgili ne kadar çok okumak, farklı fikirleri derlemek gerektiğini kelimelere döktüm.
Ancak bazı konularda yazı yazmak için ne gündemi ne konuyu ne ana fikri geliştirmeye gerek yoktur. O konuda mutlaka söylenecek fikirler önceden kafanızda beyninizde yer etmiştir.
Bu konular kutsallarınızdır. İnancınızdır, dininizdir, bayrağınızdır, vatanızdır. Konu bunlar olunca derlemeye gerek duymadan başlarsınız yazmaya ve ardı gelir.
Diyarbakır’da meydana gelen bayrak indirme hadisesi konu olunca düşünmeden klavyenin başına geçtik. İçimizden gönlümüzden yüreğimizden ne geçtiyse dökeceğiz kelimelere.
Kendilerine eylem yapmak, yakıp, yıkmak yok etmek için her fırsatta bir şeyler bulan bazı karıştırma meraklısı insanlar ve onların ardındaki fikir babaları kale kol yapımını bahane ederek bir süredir yolları kesip, kadın kız demeden çocuk demeden olayların içindeydiler.
Bu olayların olduğu sırada askerin polisin sabrını ne kadar zorladıklarını görmemek elde değil. Aslında askerde poliste barış süreci diye adlandırılan sürece inanmışlar ve ellerinden geldiği kadar olaylara sağduyulu yaklaşmışlar ve itidalin üst sınırını göstermişlerdi.
Bu sabrı zorlayan ve bu sabrı ricat kabul eden bazı gözü dönmüşler daha ileri gidiyor biraz daha kışkırtmak ve bölgede terör estirmek için biraz daha sınırları zorluyorlardı. Güvenlik bu zorlamaya yine itidalli yaklaşıyordu.
Ancak bu hain sözü bile az kalacak kelimelere yanlışları sığmayacak bazı insanların iyice azdıklarını da görüyorduk. Adeta bu süreci yok etmek için basılan düğme yerinden fırlamış gibiydi. Ülkenin kan gölüne dönmemesi için sabırlı olan duyarlı insanların sabrı belki de bu olay ile sona erdirilmek istendi.
Askeri üsse giren biri gönlerde salınan ve bu hain gösterileri mahzun izleyen bayrağı indirme cesaretinde bulundu. Bunun örneği daha önce Kıbrıs’ta denenmişti. 14 Ağustos 1996 tarihinde Magosa sınır kapısında Türkleri protesto eden daha sonrasında ise Kıbrıs Cumhuriyeti'nin etkin olduğu topraklardan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) topraklarına geçerek sınırda asılı olan Türk Bayrağı'nı indirmeye çalışan Rum. Olayın devamında Türk askerinin "Dur" emrini ve göndere tırmanırken yanından geçen uyarı ateşini dinlemeyip eylemine devam etmesi ve akabinde bayrağı indirmek üzere iken boynundan vurularak öldürülmesiyle son bulmuştu. Olay kameralar tarafından saniye saniye görüntülenmiş7 Rum bu eylemi gerçekleştirirken ağzında sigara olması dikkatleri çekmiş ve sigara üzerine yapılan incelemede uyuşturucu madde olduğu tespit edilmişti.
Diyarbakır’da bu eylem için oraya sürülen bu adamı oraya gönderen de emin olun aynı akıbeti düşündü. Biri ölsün onun üzerinden olay çıkaralım derdi olduğu açıktır. Bu hain ise oraya çıkarken kafası neredeydi iyi incelemek lazım.
Bizim kutsallarımız üzerine oyun olmayacağını yedi düvel bilirken, İngiliz’i, Alman’ı Yunan’ı hatta ta Avustralya’dan geleni bilirken içimizde yaşayanların bilmemesi doğal değildir. Bayrağa el uzanırsa kırılacağını bilirler.
Şimdi itidal zamanı, öfke zamanı değil. Birlik zamanı. Hain ellerin inisiyatifine bırakılmadan bu olayların arkasındaki baş hainler bulunmalı. Barışı hep desteliyorum, destekleyeceğim. Ama onurlu, şerefli, kutsalımıza zeval gelmeden olacak toplumsal barışı destekliyorum. Vakarlı duruşla olacak barışı destekleyeceğim.
Yazımın devamı olacak inşallah ilerleyen günlerde.
Selam ve dua ile…
Bu haber 3235 defa okunmuştur.
