ÜÇ KONU TEK YAZI
Farklı konularda okumak insanı insan yapan özelliklerdendir. Çünkü insanı düşündürür. Bir yazıyı okumak çok önemlidir. Ancak bir konuda yazmak daha önemlidir. Zira yazmak için mutlaka okumanız ve konu ile ilgili bir fikir oluşturmanız lazımdır.
Acizane 2007 yılında emekli olmamız ile yazmaya başladım. Yakın bir zamana kadar haftada iki gün yazım yayınlandı. Farkındayım son zamanlarda aksattım biraz. Bu kadar süreli ve sürekli yazı yazmak gerçekten zor.
Bu hafta üç ayrı konuyu birleştirip bir yazıda toplamak istedim.
Bayrağındaki her kırmızı renk damlasının tarihimizdeki şehitlerimizin kanı olduğuna gönülden inandığım, vatanımın zaferlerle dolu tarihinden bir parça olan 30 Ağustos zafer bayramının yıldönümünü kutluyoruz.
Başta ulu önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere zafer bayramını bizlere yaşatan tüm vatan evlatlarını şükran ve minnet ile anıyorum. Aziz ruhları için Kâbe’de Ravza’da bu vatan evlatlarına yapmış olduğumuz dualar gibi dua ediyorum. İnşallah mekânları cennet olur. Çünkü bu cennet vatanı bizlere bırakabilmek için canları dahil her şeylerini ortaya dökenlerdir onlar.
Tarihini bilmeyen geleceğini şekillendiremez. Geçmişini bilmeyen ya devletine dinine sahip çıkmaz yada şehitlikte şarap içer. Bize zafer yaşatanlara layık torunlar olmayı Rabbimden niyaz ediyorum.
Önümüzde Kurban bayramı var. Kurbanın ne kanı ne eti Rahmana ulaşır. Bizlere tüm nimetleri sunan ve bizden sadece “kul” olmamızı isteyen Yaradan’a karşı dini bir vecibemiz olan kurbanı keserken, küslük, dargınlık, kin, nefret, hasetlik gibi insani olmayan duygulardan da arınmayı rabbim nasip etsin inşallah.
Fakirin, kurdun kuşun nasibini kestiğimiz kurbandan yüzümüzü ekşitmeden vermeyi Allah nasip etsin. Sevenimiz sevmeyenimiz herkesin mübarek bayramını tebrik ediyorum. Ülkemizle beraber esenlik diliyorum.
Bir diğer konumuz ise; yerdeki yüze kimse basmaz anlayışında olmayan yöneticilere. Artık seçilmiş ile halkın arasında dağlar kadar mesafe yoktur. Eğer seçilmiş bir daha seçilmek istiyorsa yada seçildiği partiye bir sevdası varsa, yada bir vizyon sahibi ise o kaf dağlarında sırça köşklerde yaşamayı bırakıp, halkın içinde halk ile yaşamasını bilmelidir.
Tabi ki çok güzel şeyler oluyor. Bugün Kırıkkale Belediye Başkanının bir çiftimizin nikâhını kıymak için işaret dilini öğreniyor olması takdire şayandır. Helal olsun. Vekillerimizin il başkanlarının halkın içinde hergün bir başka insanımız ile beraber olması ne kadar güzel.
Başta Yahşihan belediye başkanı gibi bazı başkanların bir zamanlar siyaset yapmış şimdilerde bayrağı yenilere bırakmış olanlar ile sürekli diyalog içinde olması ve vefalı davranması harika hareketler.
Ancak; bazıların burnun hala havada olması çok düşündürücü. Ya bir daha gelmeyeceğim tadını çıkarayım diye düşünüyor, ya da Cumhurbaşkanın Başbakanın çırpınmasına rağmen halk ile arasını açıyor. O insanları davalarında yalnız bırakmak için her şeyi yapıyorlar.
Bir ilçe belediye başkanına ulaşmak başbakana ulaşmaktan zor olmuş. Tabi olarak biliyorum. Her geleni başkan karşılasa iş yapamaz. Her konunun müdür amiri ile irtibat gerekli. Ancak başkan koordinatördür. Orkestra şefidir. Herkes enstrümanını çalarken o sadece yol gösterecek. Dolaysı ile daha çok halkı dinelmek durumunda. Çok yakınları tarafından ulaşılmaz bir statü biçilmiş ve belki kendisinin bile haberi olmadan o yanındakiler halktan koparır olmuş. Öyle bir durum olsa bile başkanın buna fırsat vermemesi ve halktan koparanları yanından uzaklaştırması lazım gelir.
Kim bu başkan? Bu soruya beni tanıyanlar bilir. Ben iyiyi ismen söylerim. Kötüyü ise kendisini çek etme fırsatı olsun diye ismen anmam. Ama herkes kendini bilir. Ben “kendini düzelt saysın seçilmişim” diye buradan derim. Ama artık bir tık ile köyünde rençperlik yaparken Cumhurbaşkanına Başbakana ulaşıyor insanlar.
Tekraren zafer bayramınız, Kurban bayramınız ve mütevazılık anlayışınızı tebrik eder, ülkeme, devletime, milletime ve herkesin şahsına esenlik dilerim.
Selam ve dua ile…
Bu haber 2328 defa okunmuştur.
