Arınmaya yolculuk 31 bölüm
Kalbi Mekke için Medine için yanıp tutuşan ve oralara ulaştığında 9 şiddetinde sarsılanlar için yazılmış, hem bir rehber olsun, hem yaşadıklarımızı anlatısın amaçlı bu yazılara vesile olanlardan Yaradan razı olsun..
Mekke ah Mekke
Bu şehir Mekke. Ne kadar gurur duysa azdır, tarihinde böyle bir Resulullah çıkardığı için ne kadar gururlansa azdır.
Şehir sert kayaların olduğu yüksek tepelerin arasında güneşten kararmış topraklarının olduğu manevi havası ile onurlu duran bir şehir. Çok eski tarihe sahip, bir merkezmiş bu şehir. Ticaretin olduğu, panayırların kurulduğu şehirmiş. Peygamber(SAV)’ın gelmesi ile şereflenmiş, daha bir farklı olmuş Mekke.
İslamın ilk tebliğ edildiği şehir, ilk çilelerin çekildiği şehir, ilk Müslümanların olduğu şehir bu kutlu şehir. Bizim hoca her fırsatta bu şehrin kutsallığından söz ediyor ve bu şehrin kara kuru insanlarından, kara taşlarından, tepelerin yüksekliğinden, kayaların sivriliğinden söz etmeyin diyor. zira buralarda Resulullah yaşadı, buralarda Allahın Habib’i gezdi, bu dağlara onun gözü baktı, nasıl olursunuzda Resulün beğendiğini beğenmezsiniz.
Haklı çok haklı.
Resulullah’ın çıkarılmasaydım çıkmazdım, gönderilmeseydim gitmezdim dediği bu şehirde elbet her şey yolunda gitmiyor. Çünkü insanın olduğu her yerde olumlu hareketler olduğu kadar olumsuzluklarda oluyor.
Resulullah bu şehri öyle çok seviyor ki bu sevgiyi bir türlü bertaraf gerekiyor. Bu nedenle bu şehirden gitmesi ve Allah sevgisini daha bir samimi duyması gerekiyor. Bu nedenle hicret emrolunuyor. Bu şehirden hicret edip gurbete gidiyor.
İşte Mekke bu Mekke. Kızdık, trafiğine kızdık, düzensizliğine kızdık, Askerlerin sert kurallarına kızdık, servislerin bir o yana bir bu yana alınmasına kızdık, alt yapısına kızdık, raylı sistem olmamasına kızdık. Hatta Ankaralı Zeki abinin burayı vereceksin iki seneliğine Gökçeğin eline bak neler yapıyor bu parayla demesine hak bile verdik.fikirler ürettik, bir yıl yasakla haccı umreyi sokma bu şehre kimseyi, ama bir yıl raylı sistemi yap, tünelleri yap, alt geçit üst geçit kaldırım yol ve genişletme işini bitir dedik. İnsanlar rahat hac yapsın dedik. İşte Mekke bu şehir. Her fikri söyle ama ondan kutsalı ondan güzeli ondan çekicisi yok.
Bitti bu şehirde günlerimiz bitti. Allah’ın kutlu beldesinde yiyeceğimiz ekmek içeceğimiz suyumuz buraya kadar. Sayılı gün çabuk geçer derler, gerçekten çabuk geçti. Nasıl geçtiğini anlamadan bitti. Bizim de hicret zamanımız geldi. Beldemiz bilmiştik, evimiz bilmiştik burayı ama geldi hicret zamanı.
Son gecemizi yaşamak üzere yine Kâbe’deyiz. Teravih namazından sonra tespih namazı kılındı kafilemiz ile birlikte. İkinci grup ile bizlere katılan arkadaşların hocası Abdurrahim hocamız ve Bayram Hocamız dua ettirdi, bizler içimizden koparak amin dedik. Grubun en genleri var, Rıdvan ve Muhammed. Bu iki delikanlının hıçkırıkları duyuldukça safların arasından bizler kendimizden utandık bu kadar duygulu olmadığımız için. Saf saf göz yaşı döküldü, ilmek ilmek içiten kopup gelen feryatlar yükseldi. Hem sevgiliden ayrılmak dokundu hem günahlarımıza kefaret olsun diye döküldü.
Doyasıya yaşadık son geceyi. Sabaha kadar tavaf yaptık. Yorulduk, dinlendik kalktık tavaf yaptık. Şaftlar yedi olacakmış, karıştırdık sekiz oldu dokuz oldu. İçimizden dışımızdan el hareketleri ile dualar ettik Yaradan’dan istedik. Bir portakal bir salatalık var sahur mönümüzde. Ertesi gün yol gidilecekmiş kimin umurunda. Çok bile geldi azığımız. Bakıyoruz, bir daha bakıyoruz sevgiliye. Tavaf namazını siyahların içinde kaybolarak kılıyoruz. Bir insanın gözyaşlarının nasıl giysisini ıslattığını görüyoruz. Islatıyor ıslatıyor da bitmiyor nasıl bir kaynaksa.
Ne patlayan ayakların lafı olur, ne kanayan gözlerin. Hava sıcak, ortalık yanıyor. Sabahın serinliği yok ki bu şehirde. Herkes “od” herkes “ateş” yanıyor Rab sevgisi ile yanıyor Yaradan aşkı ile bu şehirde. Tavafta sen yoksun namazda sen yoksun, gözyaşında sen yoksun tek. Herkes yanmış herkes yangın herkes aşık herkes tutuşmuş.
Ayrılık vakti geldi. Gideceğiz ve hazırlığımızı yapıp Medine’ye hareket edeceğiz. Ama otobüse geç kalan Cemile Hoca ve Yasemin kızımızın dediği gibi “bırakmıyor ki” çıkacaksınız ama dönüp bir daha bakayım diyorsunuz. Bu bilmeyene abartı gelir, yaşamayan anlamaz bunu. Beşeri sevgiliden falan ayrılmak gibi bir şey değil bu ayrılış.
Önce Kabe’nin avlusundan, sonra Safa Merve’nin yokuşundan, ardından sevgilinin kapısından ayrılıyorsunuz dönüp bir daha bakarak. Yeşil ışıktan, altın oluktan, tek minareden, müezzin mahfelinden, zemzem bidonlarından, yallah diyen askerinden ayrılıyorsunuz. Bir daha bakıyorsunuz peygamberimizin doğdu eve ama oradan da ayrılıyorsunuz.
Veda etmiyoruz. Döneceğiz buralara tekrar. Asla veda etmiyoruz. Çünkü Hz. Mevlana’nın dediği gibi;
Vedalar göz ile sevenler içindir. Gönülden sevenler asla ayrılamaz.
Yazının devamı bir sonraki gün
Bu haber 4051 defa okunmuştur.