BİR VEKİL BİR BAŞKAN
Müslümanlar birbirleri ile karşılaşınca selamlaşır ve tokalaşır.
Selam vermek sünnet, verilen selamı almak farzdır.
"Kim selamdan önce konuşmaya başlarsa ona cevap vermeyin"
Selamın İslam toplumunda yaygınlaştırılmasını emreden Allah elçisi, bir hadisinde bunun toplumsal sonucunu şöyle açıklamıştır:
"Ruhumu kudret elinde tutan Allah'a yemin olsun ki, siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir ameli size haber vereyim mi? Aranızda selamı yayınız."
hadis-i şerifine binaen selam verme dinimizde büyük bir önem arz etmiştir.
Selam bir duadır; böylece hiç bilmediğimiz ve görmediğimiz ama varlıklarına inandığımız meleklerin ve cinlerin dualarını üzerimize almış oluruz.
Diye düşündük. Bu düşüncemizi de hayata geçirmenin bir yolu olarak Cuma günleri Rabbin selamını dostlarımıza ve dost bildiklerimize iletme gayretine girdik. Bazen aradık hal hatır sorduk, bazen ziyaret ettik tokalaştık, bazense elimizden bir mesaj yazmak geldi. Cep telefonundan selam verip, cumasını kandilini mübarek gününü tebrik ettik.
Bazıları bunu anlayacak kadar güzel düşünceli olmasına rağmen bazılarının beyni bizim bu güzide ufuklu halimizi anlamadı. İçinden “yine gönderdi” dedi, yada küçümseyici gülümseme geçirdi. Biz devam ettik selam vermeye çünkü beyni dar değildik ve niyetimiz halisaneydi.
İşte bu selamlaşmada karşılık bulduğumuz iki isim. Biri Kırıkkale’nin eski milletvekili diğeri Kırıkkale’nin Belediye eski başkanı. İsim vermeyi gereksiz görüyor olduğumdan zikir etmiyorum.
Bir süredir bu vekil ve Başkan ile görüşüyor konuşuyor, selamlaşıp hal hatır sormaktan zevk alıyoruz.
Seçimlerin yaklaşması ile herkesin birileri ile yakın temasa geçtiğini ve grupların ve safları oluştuğunu görüyoruz. Şükürler olsun bu iki insanda bizler gibi siyaset kaygısı gütmediğinden sohbetlerimiz çıkarsız, riyasız, dalga dubarasız geçiyor.
Geçen gün sohbette vefasızlıktan söz edildi. İnsanların makam gücünü kaybettiğinde, çıkarcı gruplar tarafından nasıl yıpratıldığından bahsedildi. Gerçek dostun düştüğünde tekme vuran değil, elinden tutup kaldırıp üstünü başını çırpan olduğu söylendi.
Maalesef insanların nankörlükleri anlatmakla bitmez. Onlara Hz. Osman’ı örnek verdim. İslamın halifesi, peygamber (SAV)’ın iki defa damadı, edep timsali, ahlak örneği bir insan Hz. Osman. İşte bu insanın seksenli yaşlarda kanına giren bir grup var. Kendilerince sebep bulup, nankörce, kalleşçe islamın halifesini Kuran okurken şehit ediyorlar.
Alemlerin yaradılış sebebi olan Resulü erkemin damadının ve islama malı, mülkü her şeyi ile hizmet edip halife olan Hz Osman’ın şahadet kanları okuduğu kuranın üzerine dökülüyor.
İşte bu kadar nankör olabilen insanoğlu çiğ süt emmiş derler. Maalesef bu kadar ulvi insana bunu yapan, bu nankörlüğü gösterenlerin günümüzde kendileri için çalışmış insanlara da vefasızlık göstermesi, ardından konuşması ve nankörlük yapması doğal değimliydi?
Dün çevremizden yararlanmak için çevremizde fır dönenler bugün bakıyorum birileri duyacak diye yanımıza yaklaşmıyor. Adeta Cuma mesajlarından korkuyorlar, iktidardan düşen ile birlikte olduğum duyulursa sahte itibarım zedelenir diye nankörlüğün haddini yaşıyorlar.
Selamımıza mukabele eden herkese, vekile, başkana Yaradan Rabbimin güzel tasarrufları ile selam olsun.
Selam ve dua ile…
Bu haber 3873 defa okunmuştur.