Arınmaya yolculuk 52 bölüm
Kalbi Mekke için Medine için yanıp tutuşan ve oralara ulaştığında 9 şiddetinde sarsılanlar için yazılmış, hem bir rehber olsun, hem yaşadıklarımızı anlatısın amaçlı bu yazılara vesile olanlardan Yaradan razı olsun..
Medine’ye akmış dünya
Geride kalmış hayal hülya
Yüreğimde yalnız Mevla
Korkma yanında ben varım
&&&&&&&&&&&&&&&
Kimisi yürür Ömer’ce
Başı dimdik gönlü er’ce
Resule gönül verince
Korkma yanında ben varım
&&&&&&&&&&&&&&&&
İNŞALLAH BİR FIRSAT BULUP ORALARI GÖRMEK NASİP OLUR. HER DAKİKASI CENNETTE GEÇİRİLEN ZAMAN GİBİ OLDUĞUNU GÖRECEKSİNİZ.
Hz. EBÛ BEKİR MESCİDİ
Bu Mescidin olduğu alan, Efendimiz (s.a.v.)’in bayram namazlarını kıldırdığı yerlerdendir. Ebubekirr (r.a.) de Efendimiz (s.a.v.)’e uymak için bayram namazlarını burada kılmıştır. Efendimizin, Habeşistan kralı Necaşi’nin gıyabi cenaze namazını burada kıldırdığı rivayet edilir.
Mescid-i Gamâme’ye 40 m mesafededir. Bugünkü bina Sultan II. Mahmut zamanında 1838’de inşa edilen binadır. Suudlular tarafından 1990’da tamir ettirilmiştir.
Hz. EBÛ BEKİR (r.a.) Hz. Ebubekirr (r.a.), Peygamberimizden sonra insanların
en faziletlisi, dünyada iken cennetle müjdelenenlerin ilki, “sıddık” ünvanının sahibi, hicrette Efendimizin (s.a.v.) yol arkadaşıydı.
Hazineler dolusu altın ve gümüşün içinde yüzmesine rağmen evlatlarına hiçbir şey bırakmadan ahirete irtihal eden, Hz. Ömer’in (r.a.) ifadesi ile “Arkada kalanlara yaşanmaz bir hayat bırakan” mü’minlerin önderi, lider ve rehberlerinden biriydi. Hz. Ebubekirr (r.a.), meşhur fil vak’asından iki sene altı ay sonra doğmuştur.
Hz. Ebubekirr (r.a.)’ın ilk lakabı “Atik”tir. Allah Rasulünün (s.a.v.) “Kim cehennemden azat olan birine bakmak isterse, Ebubekirr’e baksın.” Hadislerinden hareketle bu lakabın ona verilmiş olabileceği en kuvvetli ihtimaldir.
Hz. Ebubekirr (r.a.) Mekkeli iman düşmanlarının eziyet ettiği, işkenceye tabi tuttuğu köleleri sahiplerinden satın alıyor ve hürriyetlerine kavuşturuyordu. Mekke’nin en zengin insanlarından biriydi.
Müslüman olduğu dönemde kırk bin dirhemlik bir servete sahip olduğu, hicret edinceye kadar bunun 35.000 dirhemini harcadığı bilinmektedir. Tebük savaşı öncesinde sahip olduğu bütün mal varlığını Allah yoluna vakfetti.
Bir gün Rasûlullah (s.a.v.) oturmuş, arkadaşları ile sohbet ediyordu. Ebubekirr’in üzerinde yalnız bir aba vardı. Abanın iki yakasını dikenle birbirine bağlamıştı. Derken Cebrail (a.s.) indi ve Peygamberimize Allah’ın selamını ilettikten sonra: “ Ya Rasûlallah, Ebubekirr’in üstündeki, yakaları dikenle birbirine bağlı olan bu aba nedir?” dedi.
Peygamber Efendimiz: “Ya Cebrail, Ebubekirr Mekke’nin fethinden önce bütün
malını benim yolumda harcadı.” dedi.
Cebrail: “Allah (c.c.) tarafından kendisine selam söyle ve de ki: Cenab-ı Hak: “Ebubekirr bu hali ile benden memnun mudur, yoksa değil midir? diye soruyor?
Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.) Ebubekirr’e dönüp: “ Ya Ebâ Bekir, Cebrail (a.s.) Allah’ın selamını sana iletir ve Cenab-ı Hak: “Ebubekirr bu hali ile benden hoşnut mudur, yoksa değil midir? diye soruyor” dedi. Hz. Ebubekirr ise ağlayarak; “Ben Rabbime nasıl darılırım, ben Rabbimden hoşnudum, ben Rabbimden hoşnudum.” diyerek karşılık verdi.
Allah Rasûlü (s.a.v.) buyurdu ki: “İnsanlardan dost tutmuş olsaydım, muhakkak ki Ebubekirr’i dost tutardım. Sizin kardeşiniz Allah’ın dostudur.” “Bizim üzerimizde hakkı olan her şahsa hakkını ödedik. Ebubekirr’in bizim üzerimizde olan hakkını ise
Allah teâlâ kıyamet gününde ödeyecektir.” Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Cebrâil (a.s.) yanıma gelerek elimden tuttu ve bana ümmetimin gireceği cennetin kapısını gösterdi.” Hz. Ebubekirr atılıp: Ey Allah’ın Rasûlu! Ben o sırada seninle olmayı ne kadar isterdim, tâ ki ona ben de bakayım dedi. Efendimiz cevaben: “Ey Ebubekirr, ümmetimden cennete ilk girecek kimse olman sana yetmez mi?” buyurdular.
Rasûlullah (s.a.v.); “Bana Ebubekirr’in malı kadar kimsenin malı faydalı olmadı. Ben Müslüman olmasını teklif ettiğimde herkesten bir zorluk gördüm. Ebubekir hariç. Zira O teklifim karşısında hiç tereddüt etmeden kabul etti. Eğer kendime bir dost (Halil) ittihaz etseydim, mutlaka Ebubekirr’i dost edinirdim. Mescide açılan hiçbir kapı bırakılmayıp, hepsi kapatılacak, sadece Ebubekirr’in kapısı açık bırakılacak.” buyurdular.
Peygamberimizden sonra İslam devletinin başına halife olarak geçmiştir. Hz. Ebubekirr’in halifeliği döneminde yapılan önemli faaliyetlerden birisi Kur’an sahifelerinin toplatılıp, kitap halinde bir araya getirilmesidir.
Hz. Ebubekirr, hicretin 13. yılı Salı günü akşamı 63 yaşında iken vefat etti. Cenaze namazını Hz.Ömer (r.a.) kıldırdı. İki yıl üç ay on gün halifelik yapan Hz.Ebubekirr’in geride bırakmış olduğu mirası ise; bir sağmal deve, bir hizmetçi ve içine süt sağılan bir çanaktan ibaretti.
Hz. ALİ MESCİDİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bayram namazlarını kıldırdığı yerlerden biridir. Efendimiz, Gamame Mescidinin bulunduğu yerde bayram namazlarını kıldırmadan önce, bayram namazlarını burada kıldırmıştır. Bir rivayete göre de, Hz. Osman (r.a.) şehit edilmeden önce evinde mahsur kaldığı zaman, bayram namazını Hz.Ali burada kıldırmış ve bu sebeple Hz. Ali Mescidi olarak anılagelmiştir. Mescid-i Nebevi’den 290 m uzaklıkta olan bugünkü mescid, II. Mahmut tarafından yaptırılmış, 1990 lı yıllarda civardaki diğer mescidler gibi Suudlular tarafından tamir edilmiştir.
Hz. ALİ (r.a.) Hicretten 20 yıl önce doğmuştur. Allah Rasulü’nün amcası Ebû Talib’in en küçük oğludur. Mekke’de başgösteren kıtlık üzerine Peygamber Efendimiz, amcası Ebû Tâlib’in yükünü hafifletmek için onu himayesine almış, Hz. Ali beş yaşından itibaren Hicrete kadar onun yanında büyümüştür.
Efendimiz (s.a.v.)’e Peygamberlik görevi verildiği zaman, Hz. Hatice’den sonra ona ilk inanan ve Rasûlullah’la birlikte ilk namaz kılan kimsedir. Bu sırada yaşının 10 veya 11 olduğu rivâyet edilmektedir. Hz. Ali, çocukluğunda hiç puta tapmadığı için kendisi daha sonraları “Kerremallâhu vechehü (Allah yüzünü şereflendirsin)” sıfatıyla anılmıştır.
Sahabe arasında bu sıfatla anılan tek kişidir. Hicrette Peygamberimizin yatağına korkusuzca yatan o idi. Efendimiz Medine’de Muhacirle-Ensarı birebir eşleştirip kardeş ilan ettiğinde sadece Hz. Ali kalmıştı. Durumu Efendimize bildirdiğinde Efendimiz: “Senin dünya ve ahirette kardeşin benim.” buyurdu.
Yine Peygamberimiz: “Ali’yi seven beni sevmiş, beni seven Allah’ı sevmiş olur; Ali’ye kızan bana kızmış, bana kızan da Allah’a kızmış olur.” “Münafık olan Ali’yi sevmez. Mümin olan da ona kin duymaz.” buyurmuşlardır.
Hz. Fatıma ile evlenmiştir. Peygamberimizin neslini devam ettirecek Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in babası idi. Çok cesur idi. Bedir savaşında Muhacirden oluşan birliğin başında idi. Uhud’da İslam ordusu dağıldığında Efendimizin yanında kalıp onu canı pahasına savunan on iki kişiden biriydi. Hendek savaşında, müşriklerin yüz kişiye bedel saydıkları Amr İbn Abdüvüd, karşısına çıkacak er isteyince buna kimse cesaret edememiş, Hz. Ali “Ben varım!” diyerek ortaya atılmıştı.
Peygamberimiz: “Bu Amr’dır, sen otur!” buyurunca: “Amr’da olsa bana müsaade et.” demiş, bir hamlede Amr’ın başını gövdesinden ayırmıştır. Hayber’in efsanesi büyük savaşçı Merhab’ı da yine bir kılıç darbesiyle cehenneme yollamıştı. Peygamberimizin emriyle Yemen’e vali olarak gitmişti. Halifelerin dördüncüsü idi. Dört yıl dokuz ay halifelik makamında bulundu.
Kufe’de 63 yaşlarında iken Ramazanın 17. Cuma sabahı namaz için evinden çıkarken İbn Mülcem’in zehirli kılıcı ile şahadet mertebesine yükseldi. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin babalarını beraber yıkadılar, cenaze namazını, Hz. Hasan kıldırdı ve defnettiler.
Yazının devamı bir sonraki gün
Bu haber 3355 defa okunmuştur.