APO’NUN İNTERNETİ NEDEN YOK
İmralı adasında misafir olarak kalan çiçeği burnunda İtalyan gazetesi köşe yazarı birlerinin kurtuluş savaşçısı olarak veya önder olarak gördüğü, bebek katili, binlerce insanın ölümünden sorumlu ve hala bölücü terör örgütünün lideri Apo’ya neden internet bağlanmıyor anlamıyorum.
Adam 1999 yılında yakalandı. Sade, anlamlı, sıcak bir operasyon ile getirildi. Kimine göre paket hazırdı sadece kargo görevi yapıp indirdiler ülkemize. Ben öyle düşünenlerden değilim. Güzel bir diplomatik çaba ve askeri azmin sonucunda alındı ve hapsedildi. Neyse nasıl olduğu elbet çok önemli ama konum dışında olduğundan uzatmayayım.
“Abdullah Öcalan memlekete hoş geldin” sözünü ekranlardan duyduğumuzda tüm terör mağdurlarının yüreğine su serpilmişti. Deme ki hiçbir suç cezasız kalmaz diye düşünülmüştü.
Yargılama sürecince dişimizi ve yumruğumuzu sıktık. İdam kararı verildi. Uygulanmaz diyenler haklı çıktı. Gerçekten idam edilip efsane mi yapılmalıydı? Yoksa yaşamasına engel olmayıp ülkenin geleceği için barış için çaba sarf etmesini mi sağlamalımıydı? Mantığın gerektirdiği yapıldı ve idam kaldırıldı. Yaşayıp, üzerinde etkisini sürdürdüğü bölücü terör örgütünü tasviye etmesi düşünüldü.
Ancak öyle olmadı. Ülkenin ihtiyaç duyduğu huzur ortamına katkı vermesi gerektiği düşünülen bölücü örgütün içerdeki başı, maalesef vermiş olduğu talimatlarla beklenen tavsiyeyi yapmadı.
Bir ara içlerinden biri ile evleneceği iddia edilen avukatları ile talimatlar yağdırdı. Sadece kurmuş ve gelişmesini sağlamış olduğu eli kanlı örgüte değil onun sivil uzantıları da bu talimatları esas duruşta dinledi ve eksiksiz uygulamak için birbirleri ile yarıştı.
Oysa dağda emrini bekleyen insanlara çağrıda bulunmuş olsa, silahlarını bırakmalarını sağlasa ve illa bir şeylerin mücadelesi yapılacaksa demokrasi içerisinde yapılması için çaba sarf etmiş olsaydı, temsil etmediği ancak temsil ettiğini iddia etmiş olduğu Kürt halkına daha çok iyilik etmiş olacaktı.
Hücresinde 17 cm.lik bir daralma oldu diye ortalığı birbirine kattırdı. Nerdeyse iç savaş çıkacaktı. Yakıldı yıkıldı her yer. Sonra havalandırma deliği açıldı da ülke şimdilik kaostan kurtuldu. Ama yakında manzarasını beğenmeyip çam ağaçlarının boyundan rahatsızlık duyarsa vah ülkemin haline!
Yol haritası çizdiği iddia ediliyor. Ancak cezaevi yönetimine takıldığı söyleniyor. Gerçi talimatları sözlü olarak kamuoyuna yansıyor. Bu talimatları verirken avukatların keskin beyinlerinden yararlanıyor. Avukatlar görüşmelerinde konuştuklarını akıl defterine yazıyor. Çıkınca yazılı hale getiriyor ve gerekli yerlere ulaştırıyor.
Oysa hiç gerek yok. Nasıl olsa tüm talimatlarını duyuruyor. Şimdiler de İtalya’da yayınlanan ciddi gazetelerden birinde köşe yazmaya da başladı. O zaman bağlayalım odasına bir internet. Girsin dünya ile direk entegre olsun. Aracıya gerek yok ki. Nihayetinde insan beşer bazen şaşar. Aracıların arada unuttukları olur, ilaveleri olur. En iyisi teknolojiden yararlansın. Zaten gazetesi, kitabı günlük bilgileri oluyor. Birinci ağızdan yapsın yapacaklarını.
Köşe yazarlığı zordur. Gündemi dakika dakika takip etmek ve bir fikri en azından iki üç kaynaktan takip etmek zorundadır. Yazarlık yapacak ya beyin fırtınası için zorlanır. Sağlıklı değerlendirme yapamaz. Nasıl olsa mevcut altyapı var. Bir hat verelim girsin internete.
Hatta İmralı’da yer var. Kuralım bir matbaa. Kendi bassın gazetesini. Avukatlarda dağıtımını yapsın. Herkes kurtulsun.
Selam ve dua ile…